Türküleri çocukluğumda da seviyordum. Kerpiç evimizin başköşesinde günün belirli saatlerinde açık duran pilli radyoda sürekli “Türküler Geçidi” programı olsun isterdim. Olmazdı.
Hayal kurmayı çocukluğumda da seviyordum. Helal lokma uğruna mevsimlerin tamamında çalışan babam, maddi güçlükler çekmeden evlatlarını okutabilsin isterdim. Olmazdı.
Mutlu olmayı çocukluğumda da seviyordum. Gün görsün diye evlatları bir gün olsun tatil yapmadan babama destek olan annem yorulmasın isterdim. Olmazdı.
“Şu yüce dağları duman kaplamış.
Yine mi gurbetten kara haber var?
Seher vakti burda kimler ağlamış?
Çimenler üstünde gözyaşları var.”
Türküleri çocukluğumda da seviyordum. Kerpiç evimizin başköşesinde günün belirli saatlerinde açık duran pilli radyoda sürekli “Türküler Geçidi” programı olsun isterdim. Olmazdı.
Hayal kurmayı çocukluğumda da seviyordum. Helal lokma uğruna mevsimlerin tamamında çalışan babam, maddi güçlükler çekmeden evlatlarını okutabilsin isterdim. Olmazdı.
Mutlu olmayı çocukluğumda da seviyordum. Gün görsün diye evlatları bir gün olsun tatil yapmadan babama destek olan annem yorulmasın isterdim. Olmazdı.
“Şu yüce dağları duman kaplamış.
Yine mi gurbetten kara haber var?
Seher vakti burda kimler ağlamış?
Çimenler üstünde gözyaşları var.”