Siyaset, sorgulanamaz ideolojilerden ziyade demokrasinin doğasını oluşturan fikir ayrılığı, çelişki ve uyumsuzluklardan beslenir. Demirden kafes içine alınan partilere tek ideolojinin dayatıldığı bir ülkede demokrasi, çoğulculuk, halk iradesinin etkinliği gibi kavramlar kağıt üzerinde kalmaya mahkum süslü sözler olmaktan kurtulamaz. Elinizdeki çalışma "değer" içermeyen her demokrasinin köleliğe açılan bir yol olduğunu göstermenin yanı sıra temsil ilişkisinin içinin nasıl boşaltıldığını da açıklamaya gayret eder. Keza adil bir seçim için gerekli olan harcama sınırlarından üçüncü taraf kişi ve örgütlerin tanımlanmasına, temsilcilerin azlinden siyaset-para ilişkisini görünür kılacak kimlik açıklama eşiğine kadar çok sayıda noksanla malul Siyasi Partiler Kanununun niçin günümüz ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu okuyucuya izah edilir. Ayrıca 21. asır Türkiye'sinde siyasetin nasıl şekilleneceğine ilişkin olarak şu önerme ileri sürülür:
Kişi ve toplumların amaçlarına ulaşmak için kullandıkları araçların rasyonalitesinden bahsedilebilir ancak nihai amaçların belirlenmesi rasyonalitenin işi değildir. Rasyonalite olgular arasındaki bağlantıları gösterebilirse de neyin amaç olduğunu -dolayısıyla tercih edilmesi gerektiğini- söyleyemez. Herhangi bir akıl yürütmenin temel ahlaki kararları belirleme gücünden yoksun olduğu çok uzun zamanlardan beri bilinen bir gerçektir.
Önümüzdeki dönemde siyaset, tüm değerleri rasyonaliteden ürettiği için anlam dünyası burayla sınırlı kalanlarla, "dünyanın anlamının bu dünyanın dışında ve ötesinde olması gerektiğini" iddia edenler arasındaki rekabete dayalı olarak yapılacaktır.
Siyaset, sorgulanamaz ideolojilerden ziyade demokrasinin doğasını oluşturan fikir ayrılığı, çelişki ve uyumsuzluklardan beslenir. Demirden kafes içine alınan partilere tek ideolojinin dayatıldığı bir ülkede demokrasi, çoğulculuk, halk iradesinin etkinliği gibi kavramlar kağıt üzerinde kalmaya mahkum süslü sözler olmaktan kurtulamaz. Elinizdeki çalışma "değer" içermeyen her demokrasinin köleliğe açılan bir yol olduğunu göstermenin yanı sıra temsil ilişkisinin içinin nasıl boşaltıldığını da açıklamaya gayret eder. Keza adil bir seçim için gerekli olan harcama sınırlarından üçüncü taraf kişi ve örgütlerin tanımlanmasına, temsilcilerin azlinden siyaset-para ilişkisini görünür kılacak kimlik açıklama eşiğine kadar çok sayıda noksanla malul Siyasi Partiler Kanununun niçin günümüz ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu okuyucuya izah edilir. Ayrıca 21. asır Türkiye'sinde siyasetin nasıl şekilleneceğine ilişkin olarak şu önerme ileri sürülür:
Kişi ve toplumların amaçlarına ulaşmak için kullandıkları araçların rasyonalitesinden bahsedilebilir ancak nihai amaçların belirlenmesi rasyonalitenin işi değildir. Rasyonalite olgular arasındaki bağlantıları gösterebilirse de neyin amaç olduğunu -dolayısıyla tercih edilmesi gerektiğini- söyleyemez. Herhangi bir akıl yürütmenin temel ahlaki kararları belirleme gücünden yoksun olduğu çok uzun zamanlardan beri bilinen bir gerçektir.
Önümüzdeki dönemde siyaset, tüm değerleri rasyonaliteden ürettiği için anlam dünyası burayla sınırlı kalanlarla, "dünyanın anlamının bu dünyanın dışında ve ötesinde olması gerektiğini" iddia edenler arasındaki rekabete dayalı olarak yapılacaktır.