Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Develer tellal iken, eski hamam içinde... Mardin'de, Artvin'de... Kırşehir'de, Tunceli'de... Bitlis'te, Mersin'de... Annen desin Düzce'de, baban desin Rize'de... Dayın desin Antep'te, amcan desin İzmir'de... Yok yok, bu böyle olmayacak; biz diyelim Edirne'de... Bir varmış, bir yokmuş. Masalın yalanı mı olurmuş? O şehir yalan, bu şehir yalan... Gel, biraz da bu masalda oyalan... Haydi bakalım! Başlayalım o zaman.
Başar Bey ve Sinem Hanım kızlarına; özgürlüğün, huzurun, sonsuzluğun ve nezaketin rengi mavinin sembolü olan Deniz ile gök mavisi anlamına gelen Gökçe ismini koymuşlar. Deniz Gökçe; boncuk gözlü, fındık burunlu, bal dudaklı, tombul yanaklı, yaprak kulaklı ve kızıl saçlı bir bebekmiş. Saçlarının kızıllığı onu görenlerin içini ısıtıyor, gözlerinin maviliği ise insanlara huzur dolu bir sonsuzluk armağan ediyormuş.
"Okumalısın Deniz Gökçe. Sadece sen değil, çevrendeki herkes okumalı. Hiçbir toplum bilgisiz ve ışıksız kalmamalı. Sizin ışığınız, okuduğunuz kitaplar ve gece yattığınızda kuracağınız hayalleriniz olmalı."
Deniz Gökçe ne olacağını beklerken bir ses çalınmış kulaklarına. Bu ses, hiç yabancı gelmemiş ona. Bir sihir sesiymiş duyduğu. Merakla arkasına dönmüş. Bir de ne görsün? Sınıfın tavanında bir ışık topu belirmiş. O ışık topu, lambanın etraf ında birkaç tur atmış ve parıltılar döke döke bir peri haline gelmiş. Kanatları ve beyaz elbisesiyle peri çok güzel görünüyormuş. "Sen de kimsin?" demiş zorlukla.
"Ben Adalet ve İyilik Perisi'yim. Sana yardım etmeye geldim." "Unutma Deniz Gökçe! Adil ve iyi olanlar her zaman kazanır."
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Develer tellal iken, eski hamam içinde... Mardin'de, Artvin'de... Kırşehir'de, Tunceli'de... Bitlis'te, Mersin'de... Annen desin Düzce'de, baban desin Rize'de... Dayın desin Antep'te, amcan desin İzmir'de... Yok yok, bu böyle olmayacak; biz diyelim Edirne'de... Bir varmış, bir yokmuş. Masalın yalanı mı olurmuş? O şehir yalan, bu şehir yalan... Gel, biraz da bu masalda oyalan... Haydi bakalım! Başlayalım o zaman.
Başar Bey ve Sinem Hanım kızlarına; özgürlüğün, huzurun, sonsuzluğun ve nezaketin rengi mavinin sembolü olan Deniz ile gök mavisi anlamına gelen Gökçe ismini koymuşlar. Deniz Gökçe; boncuk gözlü, fındık burunlu, bal dudaklı, tombul yanaklı, yaprak kulaklı ve kızıl saçlı bir bebekmiş. Saçlarının kızıllığı onu görenlerin içini ısıtıyor, gözlerinin maviliği ise insanlara huzur dolu bir sonsuzluk armağan ediyormuş.
"Okumalısın Deniz Gökçe. Sadece sen değil, çevrendeki herkes okumalı. Hiçbir toplum bilgisiz ve ışıksız kalmamalı. Sizin ışığınız, okuduğunuz kitaplar ve gece yattığınızda kuracağınız hayalleriniz olmalı."
Deniz Gökçe ne olacağını beklerken bir ses çalınmış kulaklarına. Bu ses, hiç yabancı gelmemiş ona. Bir sihir sesiymiş duyduğu. Merakla arkasına dönmüş. Bir de ne görsün? Sınıfın tavanında bir ışık topu belirmiş. O ışık topu, lambanın etraf ında birkaç tur atmış ve parıltılar döke döke bir peri haline gelmiş. Kanatları ve beyaz elbisesiyle peri çok güzel görünüyormuş. "Sen de kimsin?" demiş zorlukla.
"Ben Adalet ve İyilik Perisi'yim. Sana yardım etmeye geldim." "Unutma Deniz Gökçe! Adil ve iyi olanlar her zaman kazanır."