20. yüzyılın ortalarından itibaren, gemi inşa teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak hızlı ve güvenilir gemiler inşa edilmiş ve taşıma süresi kısalmıştır. Bunun dışında, lüks kruvaziyerlerin inşa edilmeye başlanması ile deniz yolu ile yolcu taşımacılığı yolcuların bir yerden diğer yere taşınması dışında ayrıca konaklama ve tatil hizmetlerinin de sunulduğu bir taşıma türü olarak görülmeye başlanmıştır. Bütün bu gelişmeler, deniz yolunu, yolcu taşımacılığında sık tercih edilen bir taşıma türü haline getirdiği gibi, ulusal ve uluslararası gelişmelere uygun nitelikteki yeni düzenlemelerin ihdası da kaçınılmaz olmuştur. Bu gereksinim doğrultusunda, deniz yolu ile yolcu taşımalarında taşıyanın sorumluluğuna ilişkin çeşitli milletlerarası sözleşmeler yapılmışsa da fazla rağbet görmemiştir. Nihayetinde, 2002 yılında, Londra'da 1974 tarihli Atina Sözleşmesi'ni tadil etmek üzere yeni bir Protokol kabul edilmiştir. Sonradan, bu Protokolün, 1974 tarihli Sözleşmede köklü sayılabilecek değişiklikler yaptığı gözetilerek bağımsız bir sözleşme olarak kabul edilmesi kararlaştırılmıştır. Geniş katılımın sağlandığı ve 23 Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme Türk Ticaret Kanunu'nun deniz yolu ile yolcu taşıma sözleşmelerinin düzenlendiği bölümünün kaynağını teşkil etmektedir. Birkaç hüküm dışında, 2002 Atina Sözleşmesi hükümleri, Türkçeye tercüme edilerek Türk Ticaret Kanunu'na aynen alınmıştır. Diğer taraftan, halihazırda Türkiye'nin de Sözleşmeye taraf olma çalışmaları devam etmektedir. Bu nedenle, çalışmada, taşıyanın gemi kazasından sorumluluğu incelenirken Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri ile 2002 Atina Sözleşmesi hükümleri birlikte değerlendirilerek deniz yolu ile yolcu taşıması sözleşmeleri bakımından uygulamada ortaya çıkabilecek ihtilaflar çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır.
20. yüzyılın ortalarından itibaren, gemi inşa teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak hızlı ve güvenilir gemiler inşa edilmiş ve taşıma süresi kısalmıştır. Bunun dışında, lüks kruvaziyerlerin inşa edilmeye başlanması ile deniz yolu ile yolcu taşımacılığı yolcuların bir yerden diğer yere taşınması dışında ayrıca konaklama ve tatil hizmetlerinin de sunulduğu bir taşıma türü olarak görülmeye başlanmıştır. Bütün bu gelişmeler, deniz yolunu, yolcu taşımacılığında sık tercih edilen bir taşıma türü haline getirdiği gibi, ulusal ve uluslararası gelişmelere uygun nitelikteki yeni düzenlemelerin ihdası da kaçınılmaz olmuştur. Bu gereksinim doğrultusunda, deniz yolu ile yolcu taşımalarında taşıyanın sorumluluğuna ilişkin çeşitli milletlerarası sözleşmeler yapılmışsa da fazla rağbet görmemiştir. Nihayetinde, 2002 yılında, Londra'da 1974 tarihli Atina Sözleşmesi'ni tadil etmek üzere yeni bir Protokol kabul edilmiştir. Sonradan, bu Protokolün, 1974 tarihli Sözleşmede köklü sayılabilecek değişiklikler yaptığı gözetilerek bağımsız bir sözleşme olarak kabul edilmesi kararlaştırılmıştır. Geniş katılımın sağlandığı ve 23 Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme Türk Ticaret Kanunu'nun deniz yolu ile yolcu taşıma sözleşmelerinin düzenlendiği bölümünün kaynağını teşkil etmektedir. Birkaç hüküm dışında, 2002 Atina Sözleşmesi hükümleri, Türkçeye tercüme edilerek Türk Ticaret Kanunu'na aynen alınmıştır. Diğer taraftan, halihazırda Türkiye'nin de Sözleşmeye taraf olma çalışmaları devam etmektedir. Bu nedenle, çalışmada, taşıyanın gemi kazasından sorumluluğu incelenirken Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri ile 2002 Atina Sözleşmesi hükümleri birlikte değerlendirilerek deniz yolu ile yolcu taşıması sözleşmeleri bakımından uygulamada ortaya çıkabilecek ihtilaflar çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır.