Elif Durdu, Düş Kıyamet ve Naif Bir Flamingonun Günlüğü'nden sonra Der Flamingo ile okurla buluşuyor.
Elif Durdu'nun Bir Güney Cihangir Hikâyesi alt başlığıyla kaleme aldığı Der Flamingo, Almanya'da doğacak bir bebeğe tutulan güncelerle Cihangir'in birbirinden renkli ve hüzünlü karakterlerinin iç içe geçen hikâyesini anlatıyor.
Yazar, 2013 yılında yayınlanan romanı Düş Kıyamet ve 2016 yılında yayınlanan Naif Bir Flamingonun Günlüğü'nden sonra Ortaoyuncular Yayınları'ndan yayınlanan romanı Der Flamingo'da da Cihangir'in toplum dışı sakinlerinden oluşan karakterleri, Tiyatrocu Abla, Kaptan, Kanat, Asu, Deniz Abla, Zeki Abi, Canan, İsmail Abi, Yıldıray Abi, Recai, Erdal ve Suavi'nin mahallelerini kentsel dönüşümden kurtarmak için birleşerek Mecit'i etkisiz bırakışını ironik, esprili ve hüzünlü bir dille anlatıyor.
Günlük olarak yazılan Naif Bir Flamingonun Günlüğü'nün devam kitabı denebilecek Der Flamingo, yazarın roman içinde Tiyatrocu Abla olarak epik gezintisi ile de roman sanatında özgün ve farklı bir yer ediniyor.
Der Flamingo, yazarın diğer kitapları gibi değişmekte olan toplumun, hızla değişen Beyoğlu'nun kalan son neferlerine bir selam niteliğinde. Aynı anda hem kederli hem neşeli rengârenk bir roman olan Der Flamingo, toplumsal olayları tarihe not düşerken, Elif Durdu'nun dili ustalıklı kullanımı açısından da edebiyatımıza önemli bir katkı sağlıyor.
Mesajlar mesajları takip ediyor. Tiyatrocu Abla'nın roman yazdığı anlaşılıyor. “Lan abla” diyorum yine, “ne gerek var?” Kim okuyacak onca lafı? Hadi kişisel gelişim kitabı yazsa neyse, onu ben bile okuyorum. Ama roman işi karışık. İnsanın bin derdi var ciğerine yandığımın memlekette. İşe gidilecek, işten dönülecek, ev taksiti, araba taksiti, çoluk çocuk belası, kız yüzmeye götürülecek, oğlan baskete yazdırılacak... Yani herkes kitap okumak istiyor ama beyaz yakalılar bile vakit bulamıyor. Durup dururken ekranıma üç adet “bok” emojisi düşüyor. Yahu ne oluyor? Tiyatrocu Abla özür diliyor, romanda hep benden bahsettiğini ekliyor. Vay anasını sayın seyirciler! “O zaman çok satar bu kitap,” diyorum.
Elif Durdu, Düş Kıyamet ve Naif Bir Flamingonun Günlüğü'nden sonra Der Flamingo ile okurla buluşuyor.
Elif Durdu'nun Bir Güney Cihangir Hikâyesi alt başlığıyla kaleme aldığı Der Flamingo, Almanya'da doğacak bir bebeğe tutulan güncelerle Cihangir'in birbirinden renkli ve hüzünlü karakterlerinin iç içe geçen hikâyesini anlatıyor.
Yazar, 2013 yılında yayınlanan romanı Düş Kıyamet ve 2016 yılında yayınlanan Naif Bir Flamingonun Günlüğü'nden sonra Ortaoyuncular Yayınları'ndan yayınlanan romanı Der Flamingo'da da Cihangir'in toplum dışı sakinlerinden oluşan karakterleri, Tiyatrocu Abla, Kaptan, Kanat, Asu, Deniz Abla, Zeki Abi, Canan, İsmail Abi, Yıldıray Abi, Recai, Erdal ve Suavi'nin mahallelerini kentsel dönüşümden kurtarmak için birleşerek Mecit'i etkisiz bırakışını ironik, esprili ve hüzünlü bir dille anlatıyor.
Günlük olarak yazılan Naif Bir Flamingonun Günlüğü'nün devam kitabı denebilecek Der Flamingo, yazarın roman içinde Tiyatrocu Abla olarak epik gezintisi ile de roman sanatında özgün ve farklı bir yer ediniyor.
Der Flamingo, yazarın diğer kitapları gibi değişmekte olan toplumun, hızla değişen Beyoğlu'nun kalan son neferlerine bir selam niteliğinde. Aynı anda hem kederli hem neşeli rengârenk bir roman olan Der Flamingo, toplumsal olayları tarihe not düşerken, Elif Durdu'nun dili ustalıklı kullanımı açısından da edebiyatımıza önemli bir katkı sağlıyor.
Mesajlar mesajları takip ediyor. Tiyatrocu Abla'nın roman yazdığı anlaşılıyor. “Lan abla” diyorum yine, “ne gerek var?” Kim okuyacak onca lafı? Hadi kişisel gelişim kitabı yazsa neyse, onu ben bile okuyorum. Ama roman işi karışık. İnsanın bin derdi var ciğerine yandığımın memlekette. İşe gidilecek, işten dönülecek, ev taksiti, araba taksiti, çoluk çocuk belası, kız yüzmeye götürülecek, oğlan baskete yazdırılacak... Yani herkes kitap okumak istiyor ama beyaz yakalılar bile vakit bulamıyor. Durup dururken ekranıma üç adet “bok” emojisi düşüyor. Yahu ne oluyor? Tiyatrocu Abla özür diliyor, romanda hep benden bahsettiğini ekliyor. Vay anasını sayın seyirciler! “O zaman çok satar bu kitap,” diyorum.