Toplum halinde yaşayan insanların çeşitli gereksinimlerinin karşılanması ve aralarındaki ilişkilerden doğan olayların incelenmesi, bunların özelliklerine göre çeşitli sosyal bilim dallarını oluşturmaktadır. Bunlardan kendi aralarında ilişkili olanları birleşerek veya bu ilişkiler açıkça saptanarak toplumsal düzenler, disiplinler ortaya çıkarırlar. Bunlar hukuki, ekonomik ve toplumsal olaylardır. Yani, hukuk biliminin konusunu hukuki olaylar, iktisat biliminin konusunu iktisadi olaylar ve maliye ilmini konusunu da mali olaylar oluşturmaktadır. Kamu yönetimi, toplumsal olayların yönlendirilmesi ve toplumun yönetilmesi olduğuna göre bu düzenleri sağlamak, disiplinleri o toplumun yapısına göre geliştirmek ve onlardan yararlanmak durumundadır.
Her toplumda insan gereksinimlerinin karşılanması en önemli sorun ve başta gelen amaç olmaktadır. Ancak dünya kuruldu kurulalı, insanların tüm ihtiyaçlarını, onların istedikleri şekilde ve derecede tatmin etmek mümkün olamamıştır. Kamu yönetiminde, yöneticilerin kamu hizmetlerini belirleyip, bu hizmetleri toplumu meydana getiren vatandaş veya vatandaş gruplarına götürmek görevi vardır. Günümüz modern devlet anlayışı içerisinde, kamu yönetiminde ekonomik, ve mali konular giderek ağırlık kazanmış ve yapılacak kamu hizmetlerini ekonomik ve mali esaslar içinde yapma zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, kamu yönetimindeki gelişmeler ve değişmeler ekonomik ve mali gelişmelere paralel biçimde oluşmaktadır. Devletin, toplum için yapacağı hizmetler de artık klasik anlamdaki savunma, emniyet ve adaletin dağıtımı hizmetleri olmak yanında çok daha gelişmiş ve genişlemiş bulunmaktadır. Özellikle 1936 yılında Keynes'in Genel Teorisini yayınlamasından sonra, devletin görevleri ve hizmet sahası fevkalade genişlemiştir. Ekonomik hayata fiilen katılan devletin, gerekli ekonomik denge ve ekonomik gelişmeyi sağlamaya çalışırken üstlendiği görevler, devletin ekonomik yapı içerisindeki fonksiyonlarını artırmıştır. Mesela, gelişme ekonomisinde özellikle iyi yetişmiş insan gücüne ihtiyaç vardır ve devlet eğitim hizmetlerini üstlenmiştir. İnsan gücünün sağlıklı yaşaması gerekir. Devlet bu nedenle sağlık hizmetlerini üzerine almıştır. Teknolojik gelişmelerin izlenmesi ve gerektiğinde teknoloji transferlerinin gerçekleştirilmesi yine devletin yapması gereken görevleri arasına girmiştir.
Yine toplum refahının sağlanmasına ilişkin faaliyetler devletin görevleri arasındadır ve bu gibi hizmetler kamu hizmetlerinin kapsamının genişlemesine neden olmuştur. Milli gelirin dağılımını en adil biçimde sağlanması gereği, sosyal yardım kavramını da geliştirmiş ve önemli bir faaliyet sahasının oluşmasına neden olmuştur. Devletler, toplum halinde yaşayan insanların kamusal gereksinmelerini karşılamak için kurulmuş olan kamu kurumlarıdır. Bütün kamu kuruluşları, başta devlet olmak üzere görevlerini yerine getirebilmek ve faaliyette bulunabilmek için, aynı özel firmalar gibi kaynak temin etmek ve kullanmak zorundadırlar. Çünkü insanların toplum yaşantılarından doğan, kamu gereksinmelerinin karşılanması, kamu hizmetleri ile sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin görülmesi ise, mali vasıtalara ve özellikle paraya ihtiyaç göstermektedir. Aynı zamanda devletin kamu hizmetleri görebilmesi ve görevlerini yapabilmesi için, lüzumlu mali vasıtalara sahip olduğu gibi, onları kullanması da gerekir. Bu da kamu harcamalarını oluşturmaktadır. Kamu kesiminin gelecek bir dönem için kaynak temin etmek ve harcama dengesini sağlamak, demokratik rejimlerde bütçe yoluyla sağlanmaktadır. Diğer bir ifade ile, parlamenter demokratik rejimlerde bütçeler kıt kaynakların kamu ve özel sektör arasında ve kamu sektörü içindeki dağılımını tayin etmektedir. O halde oy ve karar mekanizması kıt kaynakların insan ihtiyaçlarının tatmininde önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle parlamenter demokrasilerde yasama organının yürütme organına kamu harcaması yapma ve kamu gelirlerini toplama konusunda bütçe kanunu ile yetki vermesi, kamu sektörü faaliyetlerinin finansmanının devletin hakimiyet hakkına, dolayısıyla kamu hukuku kurallarına dayandığını göstermektedir. Oysa, özel sektör faaliyetlerinin finansmanı ise gönüllü ödemeye dayanan fiyat yöntemi ile gerçekleştirilmektedir.
Kamu sektörü özellikle 1929 ekonomik buhranından sonraki devrede, bütçe yoluyla kamu harcaması yapmak ve kamu gelirlerini (Vergiler, borçlanma, ve emisyon) elde etmek suretiyle ekonomide kaynak dağılımını, ekonomik istikrarı ve iktisadi büyüme ve gelişmeyi etkileyen bir takım iktisadi ve sosyal amaçlara ulaşmaya çalışmaktadır. İşte bu sosyo-ekonomik amaçların gerçekleştirilmeye çalışılması, çok eski bir tarihsel ve sosyal kurum olan bütçenin önemini daha da artırmış bulunmaktadır. Şüphesiz ki yukarıda ifade ettiğimiz iktisadi ve sosyal amaçlara ulaşmada bütçenin büyüklüğü, dengesi, dengesizliği veya bütçe açığının finansman şekli 8
bir araç olarak kullanılmaktadır. Yani, bütçe kanunu ile belirtilen kamu gelirlerinin ve giderlerinin miktarı ve bileşimi çeşitli iktisadi ve sosyal amaçları etkilemektedir. Maliye ilminin konusunu mali olaylar ve mali müesseseler teşkil etmektedir. Mali olaylar ise devletin görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli kamu harcamalarının yapılması ve kamu gelirlerinin toplanmasından oluşmaktadır. Günümüzde mali olayların etkinliğinin sağlanması ise devletin bütçe sistemi ile yakın ilişki içinde bulunmaktadır. Çünkü, kamu sektörünün etkin bir şekilde çalışması, gelir dağılımının düzeltilmesi ve kamu harcamalarında israfın önlenmesi suretiyle ekonomik kalkınma ve gelişmenin sağlanması, bütçenin temel ilkeleri arasında görülmektedir. Modern bütçe sistemlerinin en nemli işlevi ise, harcama paketlerinin değerlendirilmesinin kolaylaştırılması ve çeşitli kamu hizmetleri talepleri arasında daha kolay mukayese imkanı sağlamasıdır. Halbuki, geleneksel bütçe sisteminde bütçe dokümanlarının sunuluşu, bu işlevin yerine getirilmesini önlemektedir. İşte bu nedenle, çeşitli ülkelerde bütçe reformları üzerinde durulmakta ve bu konuda türlü çalışmalar yapılmaktadır.
Toplumsal olayların yönlendirilmesi ve toplumun yönetilmesine kamu yönetimi denildiğine göre, kamu yöneticilerinin kamu hizmetlerini belirleyip, bu hizmetleri toplumu meydana getiren kişilere götürmek devletin asli görevi sayılmaktadır. Nitekim çağdaş devlet anlayışında ve kamu yönetiminde iktisadi ve mali konular giderek ağırlık kazanmış ve kamu hizmetlerini iktisadi ve mali bakımdan etkin bir biçimde yapma zorunluluğu doğmuştur. Öyle ki, kamu yönetimindeki gelişme ve değişmeler iktisadi ve mali gelişmelere paralel bir şekilde oluşmaktadır, denilebilmektedir.
Günümüzde devletin etkin bir üretim ve yönetim birimi olduğunu görüyoruz. Bu dönemde artık devlet hem en büyük üretici, hem de en büyük tüketici konumuna gelmiştir. Şöyle ki, devlet, ekonomik faaliyetlerin hemen hemen hepsine, bazen sosyal fayda yaratmak, bazen öncülük etmek, bazen da düzeltici görevler yapmak amacıyla, özel sektörle birlikte katılmaktadır. Geleneksel iktisadi ve mali düşüncelerin hakim olduğu dönemlerde bile, sadece özel ekonomi kesiminin faaliyette bulunduğu ve devletin ekonomik faaliyete katılmadığı görülmemiştir. Çünkü, sadece özel ekonomi kesiminin faaliyette bulunduğu ve devletin ekonomik faaliyetleri sonucunda piyasada fiyatların ışığı altında, optimal kaynak dağılımı, adil gelir dağılımı, ekonomik istikrar ve arzu edilen iktisadi büyüme hızı gerçekleştirilememektedir. Günümüzde kamu hizmetleri giderek artmakta ve bunların görülmesi de devletin görevleri arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, çağdaş modern devlet, zaman zaman piyasa ekonomisinde bile en azından müdahaleci, düzenleyici ve önleyici rol almaktadır. Çünkü, özel kesimde faaliyette bulunan firmalar, kişisel kar elde etmek amacıyla hareket etmek durumundadırlar. İşte, bütün iktisadi ve mali faaliyetlerin kamu kesiminde yönetimi de bütçe politikası yoluyla gerçekleştiği için bu konunun derinliğine ve esaslı bir şekilde incelenmesi yararlı olacaktır.
Toplum halinde yaşayan insanların çeşitli gereksinimlerinin karşılanması ve aralarındaki ilişkilerden doğan olayların incelenmesi, bunların özelliklerine göre çeşitli sosyal bilim dallarını oluşturmaktadır. Bunlardan kendi aralarında ilişkili olanları birleşerek veya bu ilişkiler açıkça saptanarak toplumsal düzenler, disiplinler ortaya çıkarırlar. Bunlar hukuki, ekonomik ve toplumsal olaylardır. Yani, hukuk biliminin konusunu hukuki olaylar, iktisat biliminin konusunu iktisadi olaylar ve maliye ilmini konusunu da mali olaylar oluşturmaktadır. Kamu yönetimi, toplumsal olayların yönlendirilmesi ve toplumun yönetilmesi olduğuna göre bu düzenleri sağlamak, disiplinleri o toplumun yapısına göre geliştirmek ve onlardan yararlanmak durumundadır.
Her toplumda insan gereksinimlerinin karşılanması en önemli sorun ve başta gelen amaç olmaktadır. Ancak dünya kuruldu kurulalı, insanların tüm ihtiyaçlarını, onların istedikleri şekilde ve derecede tatmin etmek mümkün olamamıştır. Kamu yönetiminde, yöneticilerin kamu hizmetlerini belirleyip, bu hizmetleri toplumu meydana getiren vatandaş veya vatandaş gruplarına götürmek görevi vardır. Günümüz modern devlet anlayışı içerisinde, kamu yönetiminde ekonomik, ve mali konular giderek ağırlık kazanmış ve yapılacak kamu hizmetlerini ekonomik ve mali esaslar içinde yapma zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, kamu yönetimindeki gelişmeler ve değişmeler ekonomik ve mali gelişmelere paralel biçimde oluşmaktadır. Devletin, toplum için yapacağı hizmetler de artık klasik anlamdaki savunma, emniyet ve adaletin dağıtımı hizmetleri olmak yanında çok daha gelişmiş ve genişlemiş bulunmaktadır. Özellikle 1936 yılında Keynes'in Genel Teorisini yayınlamasından sonra, devletin görevleri ve hizmet sahası fevkalade genişlemiştir. Ekonomik hayata fiilen katılan devletin, gerekli ekonomik denge ve ekonomik gelişmeyi sağlamaya çalışırken üstlendiği görevler, devletin ekonomik yapı içerisindeki fonksiyonlarını artırmıştır. Mesela, gelişme ekonomisinde özellikle iyi yetişmiş insan gücüne ihtiyaç vardır ve devlet eğitim hizmetlerini üstlenmiştir. İnsan gücünün sağlıklı yaşaması gerekir. Devlet bu nedenle sağlık hizmetlerini üzerine almıştır. Teknolojik gelişmelerin izlenmesi ve gerektiğinde teknoloji transferlerinin gerçekleştirilmesi yine devletin yapması gereken görevleri arasına girmiştir.
Yine toplum refahının sağlanmasına ilişkin faaliyetler devletin görevleri arasındadır ve bu gibi hizmetler kamu hizmetlerinin kapsamının genişlemesine neden olmuştur. Milli gelirin dağılımını en adil biçimde sağlanması gereği, sosyal yardım kavramını da geliştirmiş ve önemli bir faaliyet sahasının oluşmasına neden olmuştur. Devletler, toplum halinde yaşayan insanların kamusal gereksinmelerini karşılamak için kurulmuş olan kamu kurumlarıdır. Bütün kamu kuruluşları, başta devlet olmak üzere görevlerini yerine getirebilmek ve faaliyette bulunabilmek için, aynı özel firmalar gibi kaynak temin etmek ve kullanmak zorundadırlar. Çünkü insanların toplum yaşantılarından doğan, kamu gereksinmelerinin karşılanması, kamu hizmetleri ile sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin görülmesi ise, mali vasıtalara ve özellikle paraya ihtiyaç göstermektedir. Aynı zamanda devletin kamu hizmetleri görebilmesi ve görevlerini yapabilmesi için, lüzumlu mali vasıtalara sahip olduğu gibi, onları kullanması da gerekir. Bu da kamu harcamalarını oluşturmaktadır. Kamu kesiminin gelecek bir dönem için kaynak temin etmek ve harcama dengesini sağlamak, demokratik rejimlerde bütçe yoluyla sağlanmaktadır. Diğer bir ifade ile, parlamenter demokratik rejimlerde bütçeler kıt kaynakların kamu ve özel sektör arasında ve kamu sektörü içindeki dağılımını tayin etmektedir. O halde oy ve karar mekanizması kıt kaynakların insan ihtiyaçlarının tatmininde önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle parlamenter demokrasilerde yasama organının yürütme organına kamu harcaması yapma ve kamu gelirlerini toplama konusunda bütçe kanunu ile yetki vermesi, kamu sektörü faaliyetlerinin finansmanının devletin hakimiyet hakkına, dolayısıyla kamu hukuku kurallarına dayandığını göstermektedir. Oysa, özel sektör faaliyetlerinin finansmanı ise gönüllü ödemeye dayanan fiyat yöntemi ile gerçekleştirilmektedir.
Kamu sektörü özellikle 1929 ekonomik buhranından sonraki devrede, bütçe yoluyla kamu harcaması yapmak ve kamu gelirlerini (Vergiler, borçlanma, ve emisyon) elde etmek suretiyle ekonomide kaynak dağılımını, ekonomik istikrarı ve iktisadi büyüme ve gelişmeyi etkileyen bir takım iktisadi ve sosyal amaçlara ulaşmaya çalışmaktadır. İşte bu sosyo-ekonomik amaçların gerçekleştirilmeye çalışılması, çok eski bir tarihsel ve sosyal kurum olan bütçenin önemini daha da artırmış bulunmaktadır. Şüphesiz ki yukarıda ifade ettiğimiz iktisadi ve sosyal amaçlara ulaşmada bütçenin büyüklüğü, dengesi, dengesizliği veya bütçe açığının finansman şekli 8
bir araç olarak kullanılmaktadır. Yani, bütçe kanunu ile belirtilen kamu gelirlerinin ve giderlerinin miktarı ve bileşimi çeşitli iktisadi ve sosyal amaçları etkilemektedir. Maliye ilminin konusunu mali olaylar ve mali müesseseler teşkil etmektedir. Mali olaylar ise devletin görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli kamu harcamalarının yapılması ve kamu gelirlerinin toplanmasından oluşmaktadır. Günümüzde mali olayların etkinliğinin sağlanması ise devletin bütçe sistemi ile yakın ilişki içinde bulunmaktadır. Çünkü, kamu sektörünün etkin bir şekilde çalışması, gelir dağılımının düzeltilmesi ve kamu harcamalarında israfın önlenmesi suretiyle ekonomik kalkınma ve gelişmenin sağlanması, bütçenin temel ilkeleri arasında görülmektedir. Modern bütçe sistemlerinin en nemli işlevi ise, harcama paketlerinin değerlendirilmesinin kolaylaştırılması ve çeşitli kamu hizmetleri talepleri arasında daha kolay mukayese imkanı sağlamasıdır. Halbuki, geleneksel bütçe sisteminde bütçe dokümanlarının sunuluşu, bu işlevin yerine getirilmesini önlemektedir. İşte bu nedenle, çeşitli ülkelerde bütçe reformları üzerinde durulmakta ve bu konuda türlü çalışmalar yapılmaktadır.
Toplumsal olayların yönlendirilmesi ve toplumun yönetilmesine kamu yönetimi denildiğine göre, kamu yöneticilerinin kamu hizmetlerini belirleyip, bu hizmetleri toplumu meydana getiren kişilere götürmek devletin asli görevi sayılmaktadır. Nitekim çağdaş devlet anlayışında ve kamu yönetiminde iktisadi ve mali konular giderek ağırlık kazanmış ve kamu hizmetlerini iktisadi ve mali bakımdan etkin bir biçimde yapma zorunluluğu doğmuştur. Öyle ki, kamu yönetimindeki gelişme ve değişmeler iktisadi ve mali gelişmelere paralel bir şekilde oluşmaktadır, denilebilmektedir.
Günümüzde devletin etkin bir üretim ve yönetim birimi olduğunu görüyoruz. Bu dönemde artık devlet hem en büyük üretici, hem de en büyük tüketici konumuna gelmiştir. Şöyle ki, devlet, ekonomik faaliyetlerin hemen hemen hepsine, bazen sosyal fayda yaratmak, bazen öncülük etmek, bazen da düzeltici görevler yapmak amacıyla, özel sektörle birlikte katılmaktadır. Geleneksel iktisadi ve mali düşüncelerin hakim olduğu dönemlerde bile, sadece özel ekonomi kesiminin faaliyette bulunduğu ve devletin ekonomik faaliyete katılmadığı görülmemiştir. Çünkü, sadece özel ekonomi kesiminin faaliyette bulunduğu ve devletin ekonomik faaliyetleri sonucunda piyasada fiyatların ışığı altında, optimal kaynak dağılımı, adil gelir dağılımı, ekonomik istikrar ve arzu edilen iktisadi büyüme hızı gerçekleştirilememektedir. Günümüzde kamu hizmetleri giderek artmakta ve bunların görülmesi de devletin görevleri arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, çağdaş modern devlet, zaman zaman piyasa ekonomisinde bile en azından müdahaleci, düzenleyici ve önleyici rol almaktadır. Çünkü, özel kesimde faaliyette bulunan firmalar, kişisel kar elde etmek amacıyla hareket etmek durumundadırlar. İşte, bütün iktisadi ve mali faaliyetlerin kamu kesiminde yönetimi de bütçe politikası yoluyla gerçekleştiği için bu konunun derinliğine ve esaslı bir şekilde incelenmesi yararlı olacaktır.