"Sınıfsal egemenliği toplumsal egemenliğe dönüştürüp yasal bir biçime sokmanın tarihsel biçimi anlamında devlet, içeriği ve üstlendiği işlevlerin sınıfsal niteliğinden dolayı, toplumun demokratikleşmesinde birbiriyle çelişkili olan ikili bir konuma sahiptir. Devlet, bir yandan, demokratikleşme sürecinin düzenlenmesinin biçimlendirilmesinin ve yönlendirilmesinin etkin kurumlarından biri olarak karşımıza çıkar: öte yandan, aynı devlet, demokratikleşme sürecini egemen sınıfların çıkarları doğrultusunda biçimlendirerek, bu sürecin içeriğini çarpıtıp doğrultusunu değiştirir. Böylece demokratikleşme sürecinin eksik ve sınırlı bir biçime girmesini sağlar. Devletin demokratikleşme sürecindeki bu çelişkili konumu, onun sınfsal doğasından kaynaklanmaktadır."
"Sınıfsal egemenliği toplumsal egemenliğe dönüştürüp yasal bir biçime sokmanın tarihsel biçimi anlamında devlet, içeriği ve üstlendiği işlevlerin sınıfsal niteliğinden dolayı, toplumun demokratikleşmesinde birbiriyle çelişkili olan ikili bir konuma sahiptir. Devlet, bir yandan, demokratikleşme sürecinin düzenlenmesinin biçimlendirilmesinin ve yönlendirilmesinin etkin kurumlarından biri olarak karşımıza çıkar: öte yandan, aynı devlet, demokratikleşme sürecini egemen sınıfların çıkarları doğrultusunda biçimlendirerek, bu sürecin içeriğini çarpıtıp doğrultusunu değiştirir. Böylece demokratikleşme sürecinin eksik ve sınırlı bir biçime girmesini sağlar. Devletin demokratikleşme sürecindeki bu çelişkili konumu, onun sınfsal doğasından kaynaklanmaktadır."