Kitabın temel tezi şudur, 'güçlü' devletler -bu gücün doğası tarihsel olarak değişmektedir- ulusal ekonomik kalkınma ve endüstriyel değişim açısından hayati bir rol oynarlar ve bu durum çok gelişmiş ülkeler için olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler için de geçerlidir. Marksist ve neo-liberal yaklaşımlar kalkınmanın başarıya ulaşması ya da başarısız olmasında dünya ekonomisi ile piyasa mekanizmasının belirleyiciliğini abartırlar ve bunun bir sonucu olarak da, egemen devletlerin ülke içindeki kaynakları harekete geçirmedeki birbirinden farklı özerklik ve kapasitelerini küçümserler. Bu konuya daha uygun bir yaklaşımın devlet yapılarındaki, devlet-ekonomi bağlantılarındaki ve modern devletlerin endüstriyel değişimi gerçekleştiren özerklik, strateji ve kapasitelerini şekillendiren devletlerarası ilişkilerindeki farklılığın altını çizen bir yaklaşım olduğunu söylüyoruz.
Kitabın temel tezi şudur, 'güçlü' devletler -bu gücün doğası tarihsel olarak değişmektedir- ulusal ekonomik kalkınma ve endüstriyel değişim açısından hayati bir rol oynarlar ve bu durum çok gelişmiş ülkeler için olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler için de geçerlidir. Marksist ve neo-liberal yaklaşımlar kalkınmanın başarıya ulaşması ya da başarısız olmasında dünya ekonomisi ile piyasa mekanizmasının belirleyiciliğini abartırlar ve bunun bir sonucu olarak da, egemen devletlerin ülke içindeki kaynakları harekete geçirmedeki birbirinden farklı özerklik ve kapasitelerini küçümserler. Bu konuya daha uygun bir yaklaşımın devlet yapılarındaki, devlet-ekonomi bağlantılarındaki ve modern devletlerin endüstriyel değişimi gerçekleştiren özerklik, strateji ve kapasitelerini şekillendiren devletlerarası ilişkilerindeki farklılığın altını çizen bir yaklaşım olduğunu söylüyoruz.