9789758724970
535595
https://www.siyasalkitap.com/dicle-sizisi
Dicle Sızısı
5.18
Salgın bir hastalıktır toplumsal cinnet, iç savaşlardan beslenerek artar, uluslararası savaşlarla şaha kalkar. Bir toplumdan kovulunca hemen başka bir topluma geçerek sürdürür varlığını...Toplumsal cinnetin ayak seslerini duyanlar sadece sanatçılardır. Çünkü önce bireysel bir iç yangını olarak kendini dışavurur cinnet.Sanatçılar, bireylerin ayak izlerini sürdürdükleri, onların kalp ve zihin ritimlerini dinledikleri için siyasetçilerden, felsefecilerden, toplumbilimcilerden önce farkederler cinneti.Bir zamanlar Poe'nun, Canetti'nin, Kundera'nın... İfşa ettiği toplumsal cinnetin son muhatabının kim olduğunu da elinizdeki kitapta yer alan öykülerinde Mehtap Yılmaz ifşa etmektedir.Yeni toplumsal cinnetin mekanı doğumuzdadır, eski Mezopotamya'da ya da ölüm çıraklığıyla çınlayan Babil'dedir. Yazar, ölümsüzlüğüne telmihen sabit bir mekan ve zaman belirlemez cinnete. Ama acının, açlığın, yürek yangınının, bungunluğun, intihar duygusunun, isyanın, yalnızlığın yüzlerine birer mühür gibi kazındığı insanların ayak izlerini sürerek yakın geleceğin büyük tehlikesini belirtmektedir. Onlar şimdi bir tinercidir, töre kurbanı bir kadındır, aile baskısıyla sevgilisinden ayrı düşen bir aşıktır, kişiğini bulmak için dağa çıkan bir gençtir, karanlık amaçlı kişilerin telkinleriyle kardeşini kurşunlayan bir delikanlıdır... Onların mekanları Dicle'dir, Fırat'tır, Harran'dır, Kuzey Irak'tır... Ne farkeder?Sayıları kısa bir süre sonra milyonlara erişebilecek bu insanların yaşadıkları bireysel cinnetin tanıklığıyla, onun toplumsal bir boyut kazanmamasına karşı atılan bir sanatçı çığlıdır önemli olan.Bunun için umutsuzların dünyasına bir umut ışığı düşürmek ister, Yılmaz. "Bizi duyun, bizi görün" diyen, yalnızlığında bile yapayalnız insanların gözü ve dili olur."Dicle Sızısı"ndaki öyküler, sorumluluğunu idrak eden bir sanatçının zorunlu kayıtlarıdır.
Salgın bir hastalıktır toplumsal cinnet, iç savaşlardan beslenerek artar, uluslararası savaşlarla şaha kalkar. Bir toplumdan kovulunca hemen başka bir topluma geçerek sürdürür varlığını...Toplumsal cinnetin ayak seslerini duyanlar sadece sanatçılardır. Çünkü önce bireysel bir iç yangını olarak kendini dışavurur cinnet.Sanatçılar, bireylerin ayak izlerini sürdürdükleri, onların kalp ve zihin ritimlerini dinledikleri için siyasetçilerden, felsefecilerden, toplumbilimcilerden önce farkederler cinneti.Bir zamanlar Poe'nun, Canetti'nin, Kundera'nın... İfşa ettiği toplumsal cinnetin son muhatabının kim olduğunu da elinizdeki kitapta yer alan öykülerinde Mehtap Yılmaz ifşa etmektedir.Yeni toplumsal cinnetin mekanı doğumuzdadır, eski Mezopotamya'da ya da ölüm çıraklığıyla çınlayan Babil'dedir. Yazar, ölümsüzlüğüne telmihen sabit bir mekan ve zaman belirlemez cinnete. Ama acının, açlığın, yürek yangınının, bungunluğun, intihar duygusunun, isyanın, yalnızlığın yüzlerine birer mühür gibi kazındığı insanların ayak izlerini sürerek yakın geleceğin büyük tehlikesini belirtmektedir. Onlar şimdi bir tinercidir, töre kurbanı bir kadındır, aile baskısıyla sevgilisinden ayrı düşen bir aşıktır, kişiğini bulmak için dağa çıkan bir gençtir, karanlık amaçlı kişilerin telkinleriyle kardeşini kurşunlayan bir delikanlıdır... Onların mekanları Dicle'dir, Fırat'tır, Harran'dır, Kuzey Irak'tır... Ne farkeder?Sayıları kısa bir süre sonra milyonlara erişebilecek bu insanların yaşadıkları bireysel cinnetin tanıklığıyla, onun toplumsal bir boyut kazanmamasına karşı atılan bir sanatçı çığlıdır önemli olan.Bunun için umutsuzların dünyasına bir umut ışığı düşürmek ister, Yılmaz. "Bizi duyun, bizi görün" diyen, yalnızlığında bile yapayalnız insanların gözü ve dili olur."Dicle Sızısı"ndaki öyküler, sorumluluğunu idrak eden bir sanatçının zorunlu kayıtlarıdır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.