Katiplikten mutasarrıflığa kadar birçok farklı görevle, hayatının büyük kısmında Osmanlı Devleti hizmetinde bulunmuş bir bürokrat, şair ve edip, hattat, hakkak olan Abdi Efendi'nin kaleme aldığı Nutk-ı Bî Pervâ ile Akl-ı Dânâ Beyninde Muhâvereadlı eserini 1853'de, yani Bosna'da iki buçuk yıldır vazife yapmaktayken yazmaya başlamış ve muhtemelen bu görevden azledildikten hemen sonra tamamlamıştır. Eser önce Nevpeydâ adıyla İstanbul'da Asır gazetesinde tefrika edildikten sonra, 1287 (1870-71) yılında yine İstanbul'da Terakki Matbaasında basılmıştır.
XIX. yüzyıl sosyal ve siyasal hayatıyla, Türk tenkit edebiyatının gelişimi açısından mutlaka göz önündebulundurulması gereken bu eser, devlet idaresinin bir yönüyle ilgili olması nedeniyle bir siyasetnâme olarak adlandırılabilir. Eserde bilhassa üst düzey devlet memurlarında bulunması gereken vasıflarla, olmaması beklenen kişisel menfaat sağlama düşkünlüğü, kıskançlık ve zalimlik gibi haller izah edilmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Abdî Efendi'nin eseri ahlâkî bir eserdir. Yine bunun gibi yanlış ve doğrular anlatılıp doğruya meylettirme çabası da esere bir nasihatnâme kimliği vermektedir. Ancak bu eser Abdî Efendi'nin ihtisasına uygun bir şekilde, özelde Osmanlı'nın XIX. yüzyıl ortalarındaki devlet memuriyetine ait hususları barındırır.
Dil ile Akıl Arasında Söyleşi adını verdiğimiz bu eser,Abdî Efendi'nin uzun yıllar bulunduğu devlet memuriyetinde tespit ettiği aksaklıklarıve bunların çaresi olarak gördüğü hususları, sembolik bir şekilde, kendi dili ile aklını sohbet ettirerek ördüğü bir metindir. Zira, sivri dili ve sert eleştirileriyle tanınmış bir kalem erbabı olan Abdî Efendi eseriyle, Geç Osmanlı devlet kurumlarında var olduğu bilinen bozulmanın bir resmini ortaya koymuştur.
Katiplikten mutasarrıflığa kadar birçok farklı görevle, hayatının büyük kısmında Osmanlı Devleti hizmetinde bulunmuş bir bürokrat, şair ve edip, hattat, hakkak olan Abdi Efendi'nin kaleme aldığı Nutk-ı Bî Pervâ ile Akl-ı Dânâ Beyninde Muhâvereadlı eserini 1853'de, yani Bosna'da iki buçuk yıldır vazife yapmaktayken yazmaya başlamış ve muhtemelen bu görevden azledildikten hemen sonra tamamlamıştır. Eser önce Nevpeydâ adıyla İstanbul'da Asır gazetesinde tefrika edildikten sonra, 1287 (1870-71) yılında yine İstanbul'da Terakki Matbaasında basılmıştır.
XIX. yüzyıl sosyal ve siyasal hayatıyla, Türk tenkit edebiyatının gelişimi açısından mutlaka göz önündebulundurulması gereken bu eser, devlet idaresinin bir yönüyle ilgili olması nedeniyle bir siyasetnâme olarak adlandırılabilir. Eserde bilhassa üst düzey devlet memurlarında bulunması gereken vasıflarla, olmaması beklenen kişisel menfaat sağlama düşkünlüğü, kıskançlık ve zalimlik gibi haller izah edilmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Abdî Efendi'nin eseri ahlâkî bir eserdir. Yine bunun gibi yanlış ve doğrular anlatılıp doğruya meylettirme çabası da esere bir nasihatnâme kimliği vermektedir. Ancak bu eser Abdî Efendi'nin ihtisasına uygun bir şekilde, özelde Osmanlı'nın XIX. yüzyıl ortalarındaki devlet memuriyetine ait hususları barındırır.
Dil ile Akıl Arasında Söyleşi adını verdiğimiz bu eser,Abdî Efendi'nin uzun yıllar bulunduğu devlet memuriyetinde tespit ettiği aksaklıklarıve bunların çaresi olarak gördüğü hususları, sembolik bir şekilde, kendi dili ile aklını sohbet ettirerek ördüğü bir metindir. Zira, sivri dili ve sert eleştirileriyle tanınmış bir kalem erbabı olan Abdî Efendi eseriyle, Geç Osmanlı devlet kurumlarında var olduğu bilinen bozulmanın bir resmini ortaya koymuştur.