Bu kitap, genelde tüm dünyada, özelde dinsel gelenekler bağlamında oldukça zengin bir geçmişe sahip olan Anadolu ve Mazopotamya coğrafyasında yapılan arkeolojik çalışmaların arkeolog ve din bilimcileriyle disiplinlerarası bir düzlemde yapılmasını teklif etmektedir. Arkeolog ve dinler tarihçilerinin ortak çalışmalarla üretecekleri kavramlar, ortak bir dilin inşa edilmesine vesile olacak ve böylece problemlerin çözümüne katkı sunacaktır. Dolayısıyla din arkeolojisi, yeni bir disiplin olarak değil, disiplinlerin duvarlarını aşan ortak bir alan olarak önerilmektedir. Bu durum geçmişi anlamanın önündeki engellerin asgari düzeye inmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda son dönemlerin önemli arkeolojik keşiflerinden Göbekli Tepe, oldukça zengin tasvir ve sembol dünyası ile ortak bir çalışma alanı olarak öne çıkmakta ve buradaki teorik düzlemin pratikteki izdüşümü olarak belirmektedir.
Bu kitap, genelde tüm dünyada, özelde dinsel gelenekler bağlamında oldukça zengin bir geçmişe sahip olan Anadolu ve Mazopotamya coğrafyasında yapılan arkeolojik çalışmaların arkeolog ve din bilimcileriyle disiplinlerarası bir düzlemde yapılmasını teklif etmektedir. Arkeolog ve dinler tarihçilerinin ortak çalışmalarla üretecekleri kavramlar, ortak bir dilin inşa edilmesine vesile olacak ve böylece problemlerin çözümüne katkı sunacaktır. Dolayısıyla din arkeolojisi, yeni bir disiplin olarak değil, disiplinlerin duvarlarını aşan ortak bir alan olarak önerilmektedir. Bu durum geçmişi anlamanın önündeki engellerin asgari düzeye inmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda son dönemlerin önemli arkeolojik keşiflerinden Göbekli Tepe, oldukça zengin tasvir ve sembol dünyası ile ortak bir çalışma alanı olarak öne çıkmakta ve buradaki teorik düzlemin pratikteki izdüşümü olarak belirmektedir.