Bu kitapta yazar din sosyolojisinin temel konularını hem bir ders kitabı niteliğinde ele almakta hem de derin bir sosyolojik bilgi, ifade ve analiz biçimlerine yer vermektedir. Her ne kadar, kitaptaki örnek olaylarda Britanya toplumunun ve Hıristiyanlığın esas alındığı görülse de buradaki konuların metodolojik olarak her toplumda bir din sosyolojisi yaklaşımını içerdiği fark edilir.
Kitapta da belirtildiği üzere, sosyolojinin Batı'da doğmuş olması ve dini açıklamalarda Hıristiyanlığın örgütsel ve kültürel yapısının referans alınması bir bakıma kaçınılmazdır, fakat bu, diğer toplumlar ve dinlere de karşılık gelebilecek bir çerçeve olarak görülebilir. Kaldı ki, İngiltere'nin Sanayi Devrimini gerçekleştiren, dolayısıyla sanayileşen ilk ülke olması modern toplumlara özgü dinamikleri temsil etmesi açısından önemlidir. Bir diğer önemli nokta, tarihsel olarak sömürge dönemlerinden bu yana farklı din ve etnisitelerden oluşan çoğulcu bir toplum yapısına sahip olmasıdır. Dolayısıyla, hem geleneksel hem de çağdaş sosyolojik yaklaşımlar bu yapılarda karşılık bulabilmektedir.
On bir bölümden oluşan, özellikle entelektüel çevrelere ve üniversite öğrencilerine yönelik bir tür din sosyolojisi el kitabı niteliğinde değerlendirilebilecek olan bu eserde, din-toplum ilişkileri ve etkileşimi eleştirel bir bakışla ele alınmaktadır.
Bu kitapta yazar din sosyolojisinin temel konularını hem bir ders kitabı niteliğinde ele almakta hem de derin bir sosyolojik bilgi, ifade ve analiz biçimlerine yer vermektedir. Her ne kadar, kitaptaki örnek olaylarda Britanya toplumunun ve Hıristiyanlığın esas alındığı görülse de buradaki konuların metodolojik olarak her toplumda bir din sosyolojisi yaklaşımını içerdiği fark edilir.
Kitapta da belirtildiği üzere, sosyolojinin Batı'da doğmuş olması ve dini açıklamalarda Hıristiyanlığın örgütsel ve kültürel yapısının referans alınması bir bakıma kaçınılmazdır, fakat bu, diğer toplumlar ve dinlere de karşılık gelebilecek bir çerçeve olarak görülebilir. Kaldı ki, İngiltere'nin Sanayi Devrimini gerçekleştiren, dolayısıyla sanayileşen ilk ülke olması modern toplumlara özgü dinamikleri temsil etmesi açısından önemlidir. Bir diğer önemli nokta, tarihsel olarak sömürge dönemlerinden bu yana farklı din ve etnisitelerden oluşan çoğulcu bir toplum yapısına sahip olmasıdır. Dolayısıyla, hem geleneksel hem de çağdaş sosyolojik yaklaşımlar bu yapılarda karşılık bulabilmektedir.
On bir bölümden oluşan, özellikle entelektüel çevrelere ve üniversite öğrencilerine yönelik bir tür din sosyolojisi el kitabı niteliğinde değerlendirilebilecek olan bu eserde, din-toplum ilişkileri ve etkileşimi eleştirel bir bakışla ele alınmaktadır.