İlk kez Latinceden Türkçeye çevrilen Batı Felsefesinin ve 17. yüzyıl Rasyonalizminin temel kitaplarından Yöntem Üzerine Konuşma, Descartes'ın adeta fikir hayatının bir özetini sunmaktadır. Etrafına baktığında hiçbir şeyin kendisinde güven uyandırmadığını ve öğrendiği bilgilerde hep kuşkulu bir yan olduğunu gören Descartes, geçmiş yaşamının tümüyle çelişik bilgiler üzerine kurulduğunu anlar ve o güne dek öğrenip bildiği ne kadar şey varsa hepsinden şüphe etmesi gerektiğine karar verir. Sonuçta insan duyularla elde ettiği bilgilerin aldatıcılığına mahkûm olduğundan sürekli hatalar yapmakta ve yanılgılar içinde debelenip durmaktadır. Dolayısıyla yeni bir çıkış yolu, yeni bir dayanak noktası bulunmalıdır. Bu çıkış yolu da, Descartes'a göre, bütün bilimlerin içinden çıktığı felsefenin temel ilkelerini bulup çıkarmakla mümkündür. Başka deyişle hiç kimsenin zihninde en ufak bir kuşku uyandırmayacak bir felsefe kurulmalıdır. İşte bu düşünceyle zihin yolculuğuna başlar Descartes ve yol aldıkça sahip olduğu tek şeyin, zihnindeki derin kuşku olduğunu fark eder. Öyle bir doğru bulmalıdır ki, bu doğrunun içeriğinde hiç kuşku olmadığı gibi, kuşku duyulma imkânı bile bulunmamalıdır. Demek ki kuşku, onun felsefesinin biricik yöntemi olmalı ve bu yöntemle felsefesi için kuşkulanılması imkânsız ilkeler bulmalıdır. Ama kuşku duyabildiğine göre, düşünmekte olduğunu ve düşünmekte olduğuna göre var olduğunu da bu arada keşfeder. Böylece tek kuşku duyamayacağı şeyle karşılaşır, yani düşünen Ben'iyle.
İlk kez Latinceden Türkçeye çevrilen Batı Felsefesinin ve 17. yüzyıl Rasyonalizminin temel kitaplarından Yöntem Üzerine Konuşma, Descartes'ın adeta fikir hayatının bir özetini sunmaktadır. Etrafına baktığında hiçbir şeyin kendisinde güven uyandırmadığını ve öğrendiği bilgilerde hep kuşkulu bir yan olduğunu gören Descartes, geçmiş yaşamının tümüyle çelişik bilgiler üzerine kurulduğunu anlar ve o güne dek öğrenip bildiği ne kadar şey varsa hepsinden şüphe etmesi gerektiğine karar verir. Sonuçta insan duyularla elde ettiği bilgilerin aldatıcılığına mahkûm olduğundan sürekli hatalar yapmakta ve yanılgılar içinde debelenip durmaktadır. Dolayısıyla yeni bir çıkış yolu, yeni bir dayanak noktası bulunmalıdır. Bu çıkış yolu da, Descartes'a göre, bütün bilimlerin içinden çıktığı felsefenin temel ilkelerini bulup çıkarmakla mümkündür. Başka deyişle hiç kimsenin zihninde en ufak bir kuşku uyandırmayacak bir felsefe kurulmalıdır. İşte bu düşünceyle zihin yolculuğuna başlar Descartes ve yol aldıkça sahip olduğu tek şeyin, zihnindeki derin kuşku olduğunu fark eder. Öyle bir doğru bulmalıdır ki, bu doğrunun içeriğinde hiç kuşku olmadığı gibi, kuşku duyulma imkânı bile bulunmamalıdır. Demek ki kuşku, onun felsefesinin biricik yöntemi olmalı ve bu yöntemle felsefesi için kuşkulanılması imkânsız ilkeler bulmalıdır. Ama kuşku duyabildiğine göre, düşünmekte olduğunu ve düşünmekte olduğuna göre var olduğunu da bu arada keşfeder. Böylece tek kuşku duyamayacağı şeyle karşılaşır, yani düşünen Ben'iyle.