İstanbul'un ana tören güzergâhı, sultanların gösterişli alaylarının, önemli paşaların günlük geçişlerinin sahnesi, bugün Divanyolu diye andığımız bir caddeden ibaret değil, Topkapı Sarayı'ndan kent surlarına kadar uzanan bütün bir sokak sistemiydi. Burası, başka birçok Batı ya da Doğu kentinde olduğu gibi, kentin en başta gelen ticari ve anıtsal simgelerinin, hepsini ya da çoğunu içinde toplayan bir ana cadde değildi. Neredeyse beş kilometrelik kıvrımlı güzergâhı fazlasıyla uzundu. Yoğun nüfuslu ve iktisadi açıdan hayati önemi olan birçok semt, çok fazla olmasa da Divanyolu ekseninin uzağında kalıyor ve İstanbul'daki Osmanlı mimari mirasının sadece bir kısmı bu eksende bulunuyordu. Burada kudret ile ihtişamın sergilenmesi hiçbir zaman toplu bir mimari imge olarak yüceltilmedi. Bu sergileniş, karmaşa içinde ve canlı bir günlük kent hayatının arka planında gerçekleşti. Sokaklar plansızdı ama biçim, tip ve hacim bakımından çeşitlilik hâkimdi. Özellikle çok ilginç ve benzersiz bir kentsel sahnenin biçimlendiği 18. ve 19. yüzyılın başlarında yaratıcı mimarinin taşıyıcıları, düzenleme ve üslubu daha geleneksel olan başlıca işlevsel ve dini yapılardan çok, mezarlık duvarı ve şadırvan gibi ikincil öğeler oldu. Bu kitapta, imparatorluk kentinin kendine özgü bir parçasının tahliliyle, Osmanlı kentsel mekânı ile mimarisinin ideolojik ve estetik karakteri tanımlanıyor. Cenova Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Profesör Maurice Cerasi'nin çalışmaları geç Osmanlı dönemindeki tarihi kentlerin mimari tasarımları üzerine odaklanır. Maurice Cerasi 18. yüzyıldaki Osmanlı kent ve mimarisi hakkında birçok makale yayınladı. Milano'da 1988'de yayınlanan başlıca monografik eseri La Cittá del Levante: Civiltà urbana e arcittura sotto gli Ottomani nei secoli 18-19 Türkçe'ye 1999'da Osmanlı Kenti: Osmanlı İmparatorluğu'nda 18. ve 19. Yüzyıllarda Kent Uygarlığı ve Mimarisi başlığıyla aktarıldı.
İstanbul'un ana tören güzergâhı, sultanların gösterişli alaylarının, önemli paşaların günlük geçişlerinin sahnesi, bugün Divanyolu diye andığımız bir caddeden ibaret değil, Topkapı Sarayı'ndan kent surlarına kadar uzanan bütün bir sokak sistemiydi. Burası, başka birçok Batı ya da Doğu kentinde olduğu gibi, kentin en başta gelen ticari ve anıtsal simgelerinin, hepsini ya da çoğunu içinde toplayan bir ana cadde değildi. Neredeyse beş kilometrelik kıvrımlı güzergâhı fazlasıyla uzundu. Yoğun nüfuslu ve iktisadi açıdan hayati önemi olan birçok semt, çok fazla olmasa da Divanyolu ekseninin uzağında kalıyor ve İstanbul'daki Osmanlı mimari mirasının sadece bir kısmı bu eksende bulunuyordu. Burada kudret ile ihtişamın sergilenmesi hiçbir zaman toplu bir mimari imge olarak yüceltilmedi. Bu sergileniş, karmaşa içinde ve canlı bir günlük kent hayatının arka planında gerçekleşti. Sokaklar plansızdı ama biçim, tip ve hacim bakımından çeşitlilik hâkimdi. Özellikle çok ilginç ve benzersiz bir kentsel sahnenin biçimlendiği 18. ve 19. yüzyılın başlarında yaratıcı mimarinin taşıyıcıları, düzenleme ve üslubu daha geleneksel olan başlıca işlevsel ve dini yapılardan çok, mezarlık duvarı ve şadırvan gibi ikincil öğeler oldu. Bu kitapta, imparatorluk kentinin kendine özgü bir parçasının tahliliyle, Osmanlı kentsel mekânı ile mimarisinin ideolojik ve estetik karakteri tanımlanıyor. Cenova Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Profesör Maurice Cerasi'nin çalışmaları geç Osmanlı dönemindeki tarihi kentlerin mimari tasarımları üzerine odaklanır. Maurice Cerasi 18. yüzyıldaki Osmanlı kent ve mimarisi hakkında birçok makale yayınladı. Milano'da 1988'de yayınlanan başlıca monografik eseri La Cittá del Levante: Civiltà urbana e arcittura sotto gli Ottomani nei secoli 18-19 Türkçe'ye 1999'da Osmanlı Kenti: Osmanlı İmparatorluğu'nda 18. ve 19. Yüzyıllarda Kent Uygarlığı ve Mimarisi başlığıyla aktarıldı.