Varoluşun müthiş bir kısır döngü haline büründüğü, insanoğlunun en muhtemel ‘geçiş dönemi'ndeyiz. O halde Tanrı'yı, insanı, aşkı, zihni, düşler ve düşüşleri, cinneti ve kadavra hisleri sorgulayan bu öyküler nihayetinde hepimiz aynı cümleyi söylüyor olacağız;
“Beynim, git başımdan!”
Fakat muhtemeldir ki ondan kurtulamayacağız...
İşte bu noktada insanoğlu birçok açıdan ikiye ayrılacak; içe dönenler ve kendinden kaçanlar, Tanrı'yı arayanlar ve asiler, meritokrasi savunucuları ve distopyacılar, ırkını yüceltenler ve onu mahvedenler!
Bu ikircikli varoluş oyununda ise yalnız bir taraf galip olacak!
Ve o güne değin bilinen tüm inançlar birbirleriyle çarpışacak...
Varoluşun müthiş bir kısır döngü haline büründüğü, insanoğlunun en muhtemel ‘geçiş dönemi'ndeyiz. O halde Tanrı'yı, insanı, aşkı, zihni, düşler ve düşüşleri, cinneti ve kadavra hisleri sorgulayan bu öyküler nihayetinde hepimiz aynı cümleyi söylüyor olacağız;
“Beynim, git başımdan!”
Fakat muhtemeldir ki ondan kurtulamayacağız...
İşte bu noktada insanoğlu birçok açıdan ikiye ayrılacak; içe dönenler ve kendinden kaçanlar, Tanrı'yı arayanlar ve asiler, meritokrasi savunucuları ve distopyacılar, ırkını yüceltenler ve onu mahvedenler!
Bu ikircikli varoluş oyununda ise yalnız bir taraf galip olacak!
Ve o güne değin bilinen tüm inançlar birbirleriyle çarpışacak...