Klor kokulu hastane odası. Beyaz çarşaflar içinde yaşlı adam. Bembeyaz saçlar. Işığını yitirmemiş mavi gözler. Soluk bir yüz. Yaşlı kadın ayaklarının ucuna basarak yaklaşıyor karyolaya. Hastanın tam alnının ortasına bir öpücük konduruyor. Demek geldin, diyor yaşlı adam. Nasıl gelmezdim, diyor yaşlı kadın. Beyaz çarşafın dışına, ince kemikli, uzun parmaklı ellerini çıkarıyor yaşlı adam. Kadının sağ elini, iki eli arasına alıyor. Göz gözeler. Hadi, bana bir Do sesi ver, diyor yaşlı adam... Ferit Edgü, İşte Deniz, Maria'daki minimalist anlayışını, Do Sesi'nde, "yaşanılıp geçerken yazılmış" diye tanımladığı kısacık, yalın, fazlalıklardan arındırılmış öyküleriyle sürdürüyor. "Ölüm Öyküleri", "Yaşam Öyküleri", "Saçma Öyküler" ve bir tek uzun öykü: "Geçişler"...
Klor kokulu hastane odası. Beyaz çarşaflar içinde yaşlı adam. Bembeyaz saçlar. Işığını yitirmemiş mavi gözler. Soluk bir yüz. Yaşlı kadın ayaklarının ucuna basarak yaklaşıyor karyolaya. Hastanın tam alnının ortasına bir öpücük konduruyor. Demek geldin, diyor yaşlı adam. Nasıl gelmezdim, diyor yaşlı kadın. Beyaz çarşafın dışına, ince kemikli, uzun parmaklı ellerini çıkarıyor yaşlı adam. Kadının sağ elini, iki eli arasına alıyor. Göz gözeler. Hadi, bana bir Do sesi ver, diyor yaşlı adam... Ferit Edgü, İşte Deniz, Maria'daki minimalist anlayışını, Do Sesi'nde, "yaşanılıp geçerken yazılmış" diye tanımladığı kısacık, yalın, fazlalıklardan arındırılmış öyküleriyle sürdürüyor. "Ölüm Öyküleri", "Yaşam Öyküleri", "Saçma Öyküler" ve bir tek uzun öykü: "Geçişler"...