Tüm zamanların en iyi İngiliz yazarlarından biri olan Dickens, Viktorya döneminde yazdığı romanlarından Doktor Marigold ile yüreklere dokunmuştur. Onu dünyaya getiren adamın unvanını alarak Doktor Marigold adına sahip olan bir seyyar satıcının öyküsüdür. Karısı ve kızı Sophy ile at arabasıyla yolculuklara çıkıp seyyar satıcılık yaparak hayatını kazanmaya çalışan Doktor Marigold, baştan sona kendi ağzından anlattığı öyküsüyle hem topluma sosyal gerçekliği yansıtmış, hem de her insanın içinde yatan potansiyeli ortaya dökmüştür.
Hikayede karısı küçük Sophy'yi sürekli dövmektedir. Ancak çaresiz Marigold'un elinden hiçbir şey gelmediği için karısını durdurmak için hiçbir şey de yapmaz. Sophy bir gün ateşlenerek öldüğünde annesi de intihar eder.
Doktor Marigold'un elinde kalan tek serveti yalnızlığıdır. Bir gün, annesi ölmüş ve onu sürekli döven, gezici sirk işi yapan üvey babaya sahip sağır ve dilsiz küçük bir kızla karşılaşır. Marigold bir çift pantolon askısına bu çocuğu evlat edinerek adını Sophy koyar. Ona işaret dilini öğreterek eğitimini tamamlamak için Londra'daki sağır ve dilsizler kurumuna gönderir.
Sophy orada gen bir delikanlıya aşık olduğunda, babası bir yandan onun adına mutlu olurken bir yandan da korkunç bir kayıp olarak hisseder. Babası ile yıllarca mektuplaşır. Sophy torununun sağır olacağından endişe ettiğini mektuplarında yazar. Hikaye, Sophy'nin baba ocağına dönüşünde Doktor Marigold'un torununun duyabildiği gerçeğinin farkına varmasıyla sonlanır. İnsanın yüreğini ısıtan bu öykü bizlere sözcüklerin ve dilin yaşamda iletişim kurmanın tek yolu olmadığını göstermektedir.
Sabah olduğunda ev temizliği için hizmetçi gelir, hizmetçi gider gitmez toplar yine kendiliğinden zıplamaya başlar. Buna engel olamayan Blumfeld topları odaya kilitleyerek işine gider.
Bir fabrikada memur olarak çalışan Blumfeld enteresan olaylarla karşılaşmaya ve onlarla mücadele etmeye mecburdur.
Tüm zamanların en iyi İngiliz yazarlarından biri olan Dickens, Viktorya döneminde yazdığı romanlarından Doktor Marigold ile yüreklere dokunmuştur. Onu dünyaya getiren adamın unvanını alarak Doktor Marigold adına sahip olan bir seyyar satıcının öyküsüdür. Karısı ve kızı Sophy ile at arabasıyla yolculuklara çıkıp seyyar satıcılık yaparak hayatını kazanmaya çalışan Doktor Marigold, baştan sona kendi ağzından anlattığı öyküsüyle hem topluma sosyal gerçekliği yansıtmış, hem de her insanın içinde yatan potansiyeli ortaya dökmüştür.
Hikayede karısı küçük Sophy'yi sürekli dövmektedir. Ancak çaresiz Marigold'un elinden hiçbir şey gelmediği için karısını durdurmak için hiçbir şey de yapmaz. Sophy bir gün ateşlenerek öldüğünde annesi de intihar eder.
Doktor Marigold'un elinde kalan tek serveti yalnızlığıdır. Bir gün, annesi ölmüş ve onu sürekli döven, gezici sirk işi yapan üvey babaya sahip sağır ve dilsiz küçük bir kızla karşılaşır. Marigold bir çift pantolon askısına bu çocuğu evlat edinerek adını Sophy koyar. Ona işaret dilini öğreterek eğitimini tamamlamak için Londra'daki sağır ve dilsizler kurumuna gönderir.
Sophy orada gen bir delikanlıya aşık olduğunda, babası bir yandan onun adına mutlu olurken bir yandan da korkunç bir kayıp olarak hisseder. Babası ile yıllarca mektuplaşır. Sophy torununun sağır olacağından endişe ettiğini mektuplarında yazar. Hikaye, Sophy'nin baba ocağına dönüşünde Doktor Marigold'un torununun duyabildiği gerçeğinin farkına varmasıyla sonlanır. İnsanın yüreğini ısıtan bu öykü bizlere sözcüklerin ve dilin yaşamda iletişim kurmanın tek yolu olmadığını göstermektedir.
Sabah olduğunda ev temizliği için hizmetçi gelir, hizmetçi gider gitmez toplar yine kendiliğinden zıplamaya başlar. Buna engel olamayan Blumfeld topları odaya kilitleyerek işine gider.
Bir fabrikada memur olarak çalışan Blumfeld enteresan olaylarla karşılaşmaya ve onlarla mücadele etmeye mecburdur.