Ateşler yanar Nalbant Yaylası'nda, Akbaba' da. Yörük çobanlarıdır, Çerkezlerdir. Arada, akordeon sesleri... Bazen lezginka çalınır, bazen kazaska...
Büklere, geçitlere yaklaştıkça trenler, öterler çığlık çığlık. Işıklı beşikler sallanır gider sıra sıra, ninnisini söyler yolculara aylı yıldızlı gece...
Aşağı korudan bir ün yayılır:
“Yusuuf!”
Diken diken olur tüyler...
“Huuu!”
“Koyunu buldun muu?”
Ararlar koyunlarını efsanelerin çobanları. Ararlar ararlar da, aah, bulamazlar...
Ateşler yanar Nalbant Yaylası'nda, Akbaba' da. Yörük çobanlarıdır, Çerkezlerdir. Arada, akordeon sesleri... Bazen lezginka çalınır, bazen kazaska...
Büklere, geçitlere yaklaştıkça trenler, öterler çığlık çığlık. Işıklı beşikler sallanır gider sıra sıra, ninnisini söyler yolculara aylı yıldızlı gece...
Aşağı korudan bir ün yayılır:
“Yusuuf!”
Diken diken olur tüyler...
“Huuu!”
“Koyunu buldun muu?”
Ararlar koyunlarını efsanelerin çobanları. Ararlar ararlar da, aah, bulamazlar...