Kadınlar... İncinen, yıpranan, ruhsal ve fiziksel şiddet gören, ötekileştirilen, aynı yazgıyı paylaşan kadınlar... Tekinsiz bir dünyada kendini yeniden doğuran birçok kadının hikayesi ile giriyoruz Dulhane'nin kapısından. Hem gidenlerin hem gelenlerin hem de geride kalanların öyküleri; tertemiz bir dille, her öykünün kendine has atmosferiyle içine çekiveriyor okuru. Özellikle şehrin kenar mahallelerinde görmezden gelinen, yok sayılan Mürüvvet'in, Hüsniye'nin, Zarife'nin, Ferda'nın, Döndü'nün duyuramadığı sesini bir çığlık gibi duyuyoruz içimizde.
Her öykü öyle canlı ki kalemini tıpkı bir kamera gibi kullanıyor yazar. Okur ve öykülerin kahramanı birlikte yol alıyor, Dulhane ile birleşip capcanlı bir organizmaya dönüşüyor.
Fazladan söylenmiş tek bir söze, gereksiz bir kıpırdanışa rastlayamıyoruz. Sezdiren, duyumsatan, düşündüren, soran sorgulayan öykülerin dünyasına girmek için bu kapıdan girmelisiniz...
Handan Gökçek
Kadınlar... İncinen, yıpranan, ruhsal ve fiziksel şiddet gören, ötekileştirilen, aynı yazgıyı paylaşan kadınlar... Tekinsiz bir dünyada kendini yeniden doğuran birçok kadının hikayesi ile giriyoruz Dulhane'nin kapısından. Hem gidenlerin hem gelenlerin hem de geride kalanların öyküleri; tertemiz bir dille, her öykünün kendine has atmosferiyle içine çekiveriyor okuru. Özellikle şehrin kenar mahallelerinde görmezden gelinen, yok sayılan Mürüvvet'in, Hüsniye'nin, Zarife'nin, Ferda'nın, Döndü'nün duyuramadığı sesini bir çığlık gibi duyuyoruz içimizde.
Her öykü öyle canlı ki kalemini tıpkı bir kamera gibi kullanıyor yazar. Okur ve öykülerin kahramanı birlikte yol alıyor, Dulhane ile birleşip capcanlı bir organizmaya dönüşüyor.
Fazladan söylenmiş tek bir söze, gereksiz bir kıpırdanışa rastlayamıyoruz. Sezdiren, duyumsatan, düşündüren, soran sorgulayan öykülerin dünyasına girmek için bu kapıdan girmelisiniz...
Handan Gökçek