Dünya Çocuk Klasikleri Serisi (9 Kitap Takım)

Stok Kodu:
2789788617675
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
2456
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-02
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
130,00
104,00
2789788617675
678900
Dünya Çocuk Klasikleri Serisi (9 Kitap Takım)
Dünya Çocuk Klasikleri Serisi (9 Kitap Takım)
104.00

Tom Sawyer

Gevşemeye başlamıştı Jim. Tom ona renkli bir bilye fırlattı. Jim önüne doğru yuvarlanan bilyeyi almak için eğildi. Ama ansızın vazgeçti. Kovasını kaptı koşarak oradan uzaklaştı. Tom da öfkeyle badana işine koyuldu. Bir yere gizlenerek onları gözetleyen Polly teyze durumun normale döndüğünü gördüğü için sessizce mücadele alanından uzaklaştı. Tom üzülüyordu. O gün için tasarlanmış eğlenceleri düşününce daha da çok üzüldü. Neredeyse öbür çocuklar güle oynaya geleceklerdi...

Alice Harikalar Diyarında

Alice kuyuya çok ağır düşüyordu. Bu sırada etrafını seyretmeye ve ne olacağını düşünmeye bol bol vakit bulabiliyordu. Önce nereye düşmekte olduğunu anlamak istedi. Bunun için aşağısını görmeye çalıştı; fakat tünel çok karanlıktı hiçbir şey görünmüyordu. Etrafına baktı kuyu duvarlarının dolaplar ve kitap rafları ile kaplı olması dikkatini çekti. Sağda solda haritalar ve resimler asılıydı. Tünelden aşağıya düşerken raflardan bir kavanoz aldı. Üzerinde portakal marmeladı yazı- yordu. Fakat nedense kavanoz bomboştu. Aşağıda bulunması muhtemel bir kimsenin başına düşebileceği korkusuyla kavanozu atmak istemedi...

Define Adası

Hanın kapısının onun tarafından ilk açılışını bugün gibi hatırlıyorum. Uzun boylu iri yapılı üzerinde kirli bir denizci ceketi bulunan biriydi. Değişik bir sandığı vardı. Ellerinde de yara izleri belli oluyordu. Tırnakları kirli bazısı kırık bazısı da kopmuştu. Bir yanağında da kılıç yarasına benzer bir izi vardı. Hanın kapısında durmuş çevresine bakınarak kendi kendine şarkı söyleyişini hatırlıyorum. Bir korsan şarkısıydı bu...

Heidi

Akşam saat dokuz olmuştu. Yüzünde üzgün bir ifade olan küçük bir kız Lozan istasyonunda trenden indi... Koltuğunun altına bir keman kutusu koymuş çok büyük bir bavulu da sıkı sıkıya elinde tutuyordu. Bavulun alt kenarıyla paltosunun eteği aynı hizadaydı. Açık duran vagonun penceresinden uzanarak cesaret verici sözler söyleyen Klara'dan gözlerini ayıramıyordu. Klara en sonunda: "Zamanla her şeyi göreceksin Heidi!" dedi. "Okulda her gün eğleneceksin... Orada dans dersleri de var... Belki de mösyö Lönuvar hâlâ oradadır... Daima: 'Rica ederim! Kuş kadar hafif olmalısınız! Hareketlerinize tatlılık ve zarafet hâkim olmalı!' derdi. Bu sözleri bir ders boyunca yüzlerce defa tekrarlardı...

Oliver Twist

Yüksek binalarla dolu şehrin içinde yoksulların kaldığı bir düşkünler yurdu vardı. İşte büyük çığlıklar atarak dünyaya gelen Oliver Twist de bu düşkünler yurdundan bakmıştı dünyaya. Zorlu bir doğum yapan annesi bebeğin ağlamasını duyunca yattığı yerden zorlukla başını kaldırdı ve güçsüz bir sesle: "Sağken son bir kez yavrumu görmeliyim!" dedi. Annenin bu sözü doktorları çok üzmüştü. Fakat annenin söylediklerini duyan doktor yerinden fırlayarak yatağının başucuna gitti...

Peter Pan

Bayan Darling'in yanıldığı bir sonraki gün ortaya çıktı. Nana izne çıkmıştı o gün. Diğer izin günlerindeki gibi başıboş dolaşıyordu. Bayan Darling şöminenin önünde oturmuştu... Dikiş dikiyordu. Sonra uyku bastırdı ve hafiften uyuklamaya başladı. Rüya gördü. Rüyasında çocukların söz ettiği Düşler Adası'nın evlerinin yakınındaydı. Görünmeyen bir el bu ülkeyi gözlerden saklayan gizemli bir tülü kaldırıverdi. O anda odanın penceresinden bir çocuk atladı içeri. Yanında bir yumruk büyüklüğünde tuhaf ışıklar saçan bir yaratık vardı. Odada sessizce gezinmeye başladı. İşte bu sırada Bayan Darling uyandı. Gördüklerinin gerçek olduğunu anlayınca bir çığlık attı. Çocukların anlattığı Peter Pan karşısında duruyordu...

Pinokyo

Gel gelelim korktuğu için yüreğine biraz cesaret gelsin diye şarkı söylemeye çalışmış baltasını bir tarafa attıktan sonra rendesini alıp odun kütüğünü rendelemeye orasını burasını düzeltmeye başlamış; fakat odunu böyle rendeleyip dururken kulağına yine o incecik ses gelmez mi? Ses bir yandan gülmekten kırılıyor bir yandan da: "Dikkat et canım! Karnımı gıdıklıyorsun!" diyormuş. Kiraz Usta bu sözleri işitince fena olmuş ve yıldırım çarpmış gibi yere yıkılmış. Kendine gelip gözlerini açınca kendisini yerde bulmuş. Zavallı adamcağız öyle çok korkmuş ki her zaman kırmızı olan burnunun ucu da masmavi olmuş...
Pollyanna

Nancy tavan arasındaki odanın her tarafını güzelce iyice temizledi. Temizlik yaptığı sürece Bayan Polly'ye kızıp durmuştu: "Şu öksüz çocuğu yazın bir fırın gibi yanan odaya koymaya ondan başka kimin vicdanı elverebilir? Kışın burada soba da yanmaz. Sanki koca konakta başka oda yokmuş gibi. Çocuk gereksizmiş! Gereksiz olan biri varsa o da kendisi!" Nancy öğleden sonra Yaşlı Tom'un yanına gitti. Yaşlı Tom yıllardır konağın bahçıvanlığını yapıyordu. Nancy sağına soluna bakındıktan sonra: "Bay Tom..." dedi "Bayan Polly'nin yanına hep bizimle kalacak küçük bir kızın geleceğini biliyor musun?"...

Robin Hood

Çok eski yüzyıllarda İngiltere'de II. Henry kraldı. O dönemde Nottingham şehri civarındaki Shenvood ormanlarının yemyeşil ağaçları arasında Robin Hood adında çok ünlü olmuş bir asi yaşıyordu. Onun birçok önemli özelliği vardı. İnsan ilk bakışta onu sadece basit bir asi gibi görebilirdi. Ama o dürüst cesur adaletli ve fakirleri gözeten bir insandı. Yeryüzüne o güne kadar onun gibi hızlı ve büyük bir ustalıkla okunu yaya takıp atan ne bir insan gelmiş ne de onunla birlikte ormanlarda dolaşan yüz kırk neşeli genç gibi asi görülmüştü...

Tom Sawyer

Gevşemeye başlamıştı Jim. Tom ona renkli bir bilye fırlattı. Jim önüne doğru yuvarlanan bilyeyi almak için eğildi. Ama ansızın vazgeçti. Kovasını kaptı koşarak oradan uzaklaştı. Tom da öfkeyle badana işine koyuldu. Bir yere gizlenerek onları gözetleyen Polly teyze durumun normale döndüğünü gördüğü için sessizce mücadele alanından uzaklaştı. Tom üzülüyordu. O gün için tasarlanmış eğlenceleri düşününce daha da çok üzüldü. Neredeyse öbür çocuklar güle oynaya geleceklerdi...

Alice Harikalar Diyarında

Alice kuyuya çok ağır düşüyordu. Bu sırada etrafını seyretmeye ve ne olacağını düşünmeye bol bol vakit bulabiliyordu. Önce nereye düşmekte olduğunu anlamak istedi. Bunun için aşağısını görmeye çalıştı; fakat tünel çok karanlıktı hiçbir şey görünmüyordu. Etrafına baktı kuyu duvarlarının dolaplar ve kitap rafları ile kaplı olması dikkatini çekti. Sağda solda haritalar ve resimler asılıydı. Tünelden aşağıya düşerken raflardan bir kavanoz aldı. Üzerinde portakal marmeladı yazı- yordu. Fakat nedense kavanoz bomboştu. Aşağıda bulunması muhtemel bir kimsenin başına düşebileceği korkusuyla kavanozu atmak istemedi...

Define Adası

Hanın kapısının onun tarafından ilk açılışını bugün gibi hatırlıyorum. Uzun boylu iri yapılı üzerinde kirli bir denizci ceketi bulunan biriydi. Değişik bir sandığı vardı. Ellerinde de yara izleri belli oluyordu. Tırnakları kirli bazısı kırık bazısı da kopmuştu. Bir yanağında da kılıç yarasına benzer bir izi vardı. Hanın kapısında durmuş çevresine bakınarak kendi kendine şarkı söyleyişini hatırlıyorum. Bir korsan şarkısıydı bu...

Heidi

Akşam saat dokuz olmuştu. Yüzünde üzgün bir ifade olan küçük bir kız Lozan istasyonunda trenden indi... Koltuğunun altına bir keman kutusu koymuş çok büyük bir bavulu da sıkı sıkıya elinde tutuyordu. Bavulun alt kenarıyla paltosunun eteği aynı hizadaydı. Açık duran vagonun penceresinden uzanarak cesaret verici sözler söyleyen Klara'dan gözlerini ayıramıyordu. Klara en sonunda: "Zamanla her şeyi göreceksin Heidi!" dedi. "Okulda her gün eğleneceksin... Orada dans dersleri de var... Belki de mösyö Lönuvar hâlâ oradadır... Daima: 'Rica ederim! Kuş kadar hafif olmalısınız! Hareketlerinize tatlılık ve zarafet hâkim olmalı!' derdi. Bu sözleri bir ders boyunca yüzlerce defa tekrarlardı...

Oliver Twist

Yüksek binalarla dolu şehrin içinde yoksulların kaldığı bir düşkünler yurdu vardı. İşte büyük çığlıklar atarak dünyaya gelen Oliver Twist de bu düşkünler yurdundan bakmıştı dünyaya. Zorlu bir doğum yapan annesi bebeğin ağlamasını duyunca yattığı yerden zorlukla başını kaldırdı ve güçsüz bir sesle: "Sağken son bir kez yavrumu görmeliyim!" dedi. Annenin bu sözü doktorları çok üzmüştü. Fakat annenin söylediklerini duyan doktor yerinden fırlayarak yatağının başucuna gitti...

Peter Pan

Bayan Darling'in yanıldığı bir sonraki gün ortaya çıktı. Nana izne çıkmıştı o gün. Diğer izin günlerindeki gibi başıboş dolaşıyordu. Bayan Darling şöminenin önünde oturmuştu... Dikiş dikiyordu. Sonra uyku bastırdı ve hafiften uyuklamaya başladı. Rüya gördü. Rüyasında çocukların söz ettiği Düşler Adası'nın evlerinin yakınındaydı. Görünmeyen bir el bu ülkeyi gözlerden saklayan gizemli bir tülü kaldırıverdi. O anda odanın penceresinden bir çocuk atladı içeri. Yanında bir yumruk büyüklüğünde tuhaf ışıklar saçan bir yaratık vardı. Odada sessizce gezinmeye başladı. İşte bu sırada Bayan Darling uyandı. Gördüklerinin gerçek olduğunu anlayınca bir çığlık attı. Çocukların anlattığı Peter Pan karşısında duruyordu...

Pinokyo

Gel gelelim korktuğu için yüreğine biraz cesaret gelsin diye şarkı söylemeye çalışmış baltasını bir tarafa attıktan sonra rendesini alıp odun kütüğünü rendelemeye orasını burasını düzeltmeye başlamış; fakat odunu böyle rendeleyip dururken kulağına yine o incecik ses gelmez mi? Ses bir yandan gülmekten kırılıyor bir yandan da: "Dikkat et canım! Karnımı gıdıklıyorsun!" diyormuş. Kiraz Usta bu sözleri işitince fena olmuş ve yıldırım çarpmış gibi yere yıkılmış. Kendine gelip gözlerini açınca kendisini yerde bulmuş. Zavallı adamcağız öyle çok korkmuş ki her zaman kırmızı olan burnunun ucu da masmavi olmuş...
Pollyanna

Nancy tavan arasındaki odanın her tarafını güzelce iyice temizledi. Temizlik yaptığı sürece Bayan Polly'ye kızıp durmuştu: "Şu öksüz çocuğu yazın bir fırın gibi yanan odaya koymaya ondan başka kimin vicdanı elverebilir? Kışın burada soba da yanmaz. Sanki koca konakta başka oda yokmuş gibi. Çocuk gereksizmiş! Gereksiz olan biri varsa o da kendisi!" Nancy öğleden sonra Yaşlı Tom'un yanına gitti. Yaşlı Tom yıllardır konağın bahçıvanlığını yapıyordu. Nancy sağına soluna bakındıktan sonra: "Bay Tom..." dedi "Bayan Polly'nin yanına hep bizimle kalacak küçük bir kızın geleceğini biliyor musun?"...

Robin Hood

Çok eski yüzyıllarda İngiltere'de II. Henry kraldı. O dönemde Nottingham şehri civarındaki Shenvood ormanlarının yemyeşil ağaçları arasında Robin Hood adında çok ünlü olmuş bir asi yaşıyordu. Onun birçok önemli özelliği vardı. İnsan ilk bakışta onu sadece basit bir asi gibi görebilirdi. Ama o dürüst cesur adaletli ve fakirleri gözeten bir insandı. Yeryüzüne o güne kadar onun gibi hızlı ve büyük bir ustalıkla okunu yaya takıp atan ne bir insan gelmiş ne de onunla birlikte ormanlarda dolaşan yüz kırk neşeli genç gibi asi görülmüştü...

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat