Porselenin kelime olarak kökeni, Venedikli gezgin Marco Polo'nun gezileri esnasında Çin'de gördüğü muhteşem porselenleri tanımlamasına dayanmaktadır. Bozuk para yerine kullanılan ufak deniz salyangozu (Cypraea Pantherina) ve aynı sedefli renklerdeki porselen kaplar için kullanılan ‘Porcellana' sözcüğü aslında, İtalyanca'da ‘küçük dişi domuz' anlamındadır. Deniz salyangozu, domuz ve porselen arasındaki ilişki, tüm bu nesnelerin renk olarak birbirlerine olan benzerlikleri olsa gerektir. Ancak Marco Polo'nun ismi ‘İl Millione' olan seyahatnamesini 1298 yılında Cenova'da hapisteyken, Languedoc'lu başka bir tutukluya dikte ettirmesi nedeniyle, Çin porselenleri için kullanılan sözcük literatüre İtalyanca ‘Porcellana' olarak değil, Fransızca ‘Porcelain' olarak geçmiştir. Porselen sözcüğü İngilizce'de ‘China', Farsça'da ‘Çini, Arapça'da ‘Sini' Osmanlıca'da ‘Fağfuri' karşılıklarına gelmektedir.
İnsanlık tarihinin aydınlatılmasında en önemli kültür birikimi sayılan seramiğin dünya üzerinde kullanımı binlerce yıllık bir sürecin ürünüdür. Kil, killi toprak, çömlekçi toprağı ve topraktan yapılmış kap anlamına gelen seramik (keramik)'in kökeni, Yunanca boynuz anlamındaki ‘keramos' kelimesidir.
Porselenin ilk defa M.S. 6.yüzyılda Çin'de keşfinden sonra Avrupa'da seramik sanatı ve dekorları 9 ve 10.yüzyılda Çin'den ithal edilen porselenlerin taklit edilmesiyle gelişmeye başlamıştır. Anadolu'da yapılan kazı ve araştırmalar ise, hem İslam ülkelerinde hem Anadolu dışındaki Türk devletlerinde sanat değeri taşıyan keramik örneklerinin çok yaygın olduğunu ortaya koymuştur. Bu keramikler, yetkin formları kadar üstün bir teknik ve zevkle yapılmış süslemeleriyle de dikkati çekmektedirler. Özellikle Abbasiler, Fatimiler, Samanoğulları, Karahanlılar ve İran Selçukluları'nda çok gelişmiş bir keramik sanatı olduğu bilinmektedir. 9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar gelişen bu sanat, asıl büyük teknik çeşitliliğine İran'da, Büyük Selçuklular döneminde ulaşmıştır.
Avrupa'da ilk sert porselen üretimi çalışmaları ise, porselenlere düşkünlüğü ile tanınan Saksonya Prensi ve Polonya Kralı Güçlü August'un, Alman kimyacı ve simyacı Johann Friedrich Böttger'i (1710-1719) ve daha sonra doğabilimci Ehren Fried Walter Graf von Tschirnhaus'i Dresden'e getirmesi ile başlamış ve Meissen Porselen Fabrikası'nda gerçekleşmiştir.
Osmanlı'da ise Sultan II. Abdülhamid dönemi (1876-1909) porselen tarihimiz açısından, ciddi anlamda ilk üretimlerin yapıldığı bir dönemdir. Sultan II. Abdülhamid'in sanata olan ilgisi, batı ülkelerinin görülmesi sonucu yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteği ve Anadolu'da yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan seramik sanatının yeniden canlandırılması düşüncesi fabrikanın yapımında etkili olmuştur. Fabrikanın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp ilk olarak, Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Fabrika, 1894'te üretime geçmiştir.
Avrupa'da Birinci Sanayi Devrimi ile sanayileşmiş ülkelerin ekonomilerine yeni pazarlar ve yeni kaynaklar edinme arayışına girmeleriyle gücünü gittikçe kaybeden Osmanlı İmparatorluğu, değişen ekonomik koşullar nedeniyle gittikçe daha çok Batı ülkeleri etkisi altına girmeye başlamıştır. Batı'dan örnek alınan sanayi kurumlarından birisi olan Yıldız Porselen Fabrikası da bu dönemin teknolojik ve sanatsal gelişim çizgisi içinde oldukça önemli bir yere sahip, Osmanlı ekonomik ve kültürel yaşamına ciddi anlamda ivme kazandıran öncü bir kuruluş olmuştur.
Porselenin kelime olarak kökeni, Venedikli gezgin Marco Polo'nun gezileri esnasında Çin'de gördüğü muhteşem porselenleri tanımlamasına dayanmaktadır. Bozuk para yerine kullanılan ufak deniz salyangozu (Cypraea Pantherina) ve aynı sedefli renklerdeki porselen kaplar için kullanılan ‘Porcellana' sözcüğü aslında, İtalyanca'da ‘küçük dişi domuz' anlamındadır. Deniz salyangozu, domuz ve porselen arasındaki ilişki, tüm bu nesnelerin renk olarak birbirlerine olan benzerlikleri olsa gerektir. Ancak Marco Polo'nun ismi ‘İl Millione' olan seyahatnamesini 1298 yılında Cenova'da hapisteyken, Languedoc'lu başka bir tutukluya dikte ettirmesi nedeniyle, Çin porselenleri için kullanılan sözcük literatüre İtalyanca ‘Porcellana' olarak değil, Fransızca ‘Porcelain' olarak geçmiştir. Porselen sözcüğü İngilizce'de ‘China', Farsça'da ‘Çini, Arapça'da ‘Sini' Osmanlıca'da ‘Fağfuri' karşılıklarına gelmektedir.
İnsanlık tarihinin aydınlatılmasında en önemli kültür birikimi sayılan seramiğin dünya üzerinde kullanımı binlerce yıllık bir sürecin ürünüdür. Kil, killi toprak, çömlekçi toprağı ve topraktan yapılmış kap anlamına gelen seramik (keramik)'in kökeni, Yunanca boynuz anlamındaki ‘keramos' kelimesidir.
Porselenin ilk defa M.S. 6.yüzyılda Çin'de keşfinden sonra Avrupa'da seramik sanatı ve dekorları 9 ve 10.yüzyılda Çin'den ithal edilen porselenlerin taklit edilmesiyle gelişmeye başlamıştır. Anadolu'da yapılan kazı ve araştırmalar ise, hem İslam ülkelerinde hem Anadolu dışındaki Türk devletlerinde sanat değeri taşıyan keramik örneklerinin çok yaygın olduğunu ortaya koymuştur. Bu keramikler, yetkin formları kadar üstün bir teknik ve zevkle yapılmış süslemeleriyle de dikkati çekmektedirler. Özellikle Abbasiler, Fatimiler, Samanoğulları, Karahanlılar ve İran Selçukluları'nda çok gelişmiş bir keramik sanatı olduğu bilinmektedir. 9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar gelişen bu sanat, asıl büyük teknik çeşitliliğine İran'da, Büyük Selçuklular döneminde ulaşmıştır.
Avrupa'da ilk sert porselen üretimi çalışmaları ise, porselenlere düşkünlüğü ile tanınan Saksonya Prensi ve Polonya Kralı Güçlü August'un, Alman kimyacı ve simyacı Johann Friedrich Böttger'i (1710-1719) ve daha sonra doğabilimci Ehren Fried Walter Graf von Tschirnhaus'i Dresden'e getirmesi ile başlamış ve Meissen Porselen Fabrikası'nda gerçekleşmiştir.
Osmanlı'da ise Sultan II. Abdülhamid dönemi (1876-1909) porselen tarihimiz açısından, ciddi anlamda ilk üretimlerin yapıldığı bir dönemdir. Sultan II. Abdülhamid'in sanata olan ilgisi, batı ülkelerinin görülmesi sonucu yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteği ve Anadolu'da yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan seramik sanatının yeniden canlandırılması düşüncesi fabrikanın yapımında etkili olmuştur. Fabrikanın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp ilk olarak, Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Fabrika, 1894'te üretime geçmiştir.
Avrupa'da Birinci Sanayi Devrimi ile sanayileşmiş ülkelerin ekonomilerine yeni pazarlar ve yeni kaynaklar edinme arayışına girmeleriyle gücünü gittikçe kaybeden Osmanlı İmparatorluğu, değişen ekonomik koşullar nedeniyle gittikçe daha çok Batı ülkeleri etkisi altına girmeye başlamıştır. Batı'dan örnek alınan sanayi kurumlarından birisi olan Yıldız Porselen Fabrikası da bu dönemin teknolojik ve sanatsal gelişim çizgisi içinde oldukça önemli bir yere sahip, Osmanlı ekonomik ve kültürel yaşamına ciddi anlamda ivme kazandıran öncü bir kuruluş olmuştur.