Dünyaya baktık, aldandık, orada ebedi kalacağımızı sandık. Dikenden gül bitiren Allah Azze ve Celle bu kışı da bahara çevirmeye kadirdir. Makam, mevki, para, pul… Bütün bunların birkaç mevsimlik olduğunu anladığımızda ölümlüleri bırakacak Hayy ve Layemut/Ölümsüz olana aşık olacağız. Kudema şöhret olmak için değil, haddini bilmek için okurdu. Ariflere “Nice zamandır okursun, peki ne bilirsin?” diye sorulduğunda “haddimi” diye cevap verirlerdi. Çocuk babaya, talebe hocaya, küçük büyüğe karşı haddini bilirdi. Gönül gani, dili ise fakirdi; yaşadığı zevki akıl anlayamazdı ki anlatabilsin. Bu yüzden gönül susar, gözler ona bakar, akıl onun aşk ocağında mayalanır, haller ona tercüman olurdu. Kudemâ bezminde aşk; konuşmak değil, yanmaktı. Dervişler hırkaları kadar değil, yandıkları kadar derviş sayılırdı. Arif kapısını aşındıranlar bilirdi ki demir kızmadan, yürek yanmadan şekil almaz; salik de yitiğini bulmadan, âşık büyük aşklara dalmadan duramaz.
Dünyaya baktık, aldandık, orada ebedi kalacağımızı sandık. Dikenden gül bitiren Allah Azze ve Celle bu kışı da bahara çevirmeye kadirdir. Makam, mevki, para, pul… Bütün bunların birkaç mevsimlik olduğunu anladığımızda ölümlüleri bırakacak Hayy ve Layemut/Ölümsüz olana aşık olacağız. Kudema şöhret olmak için değil, haddini bilmek için okurdu. Ariflere “Nice zamandır okursun, peki ne bilirsin?” diye sorulduğunda “haddimi” diye cevap verirlerdi. Çocuk babaya, talebe hocaya, küçük büyüğe karşı haddini bilirdi. Gönül gani, dili ise fakirdi; yaşadığı zevki akıl anlayamazdı ki anlatabilsin. Bu yüzden gönül susar, gözler ona bakar, akıl onun aşk ocağında mayalanır, haller ona tercüman olurdu. Kudemâ bezminde aşk; konuşmak değil, yanmaktı. Dervişler hırkaları kadar değil, yandıkları kadar derviş sayılırdı. Arif kapısını aşındıranlar bilirdi ki demir kızmadan, yürek yanmadan şekil almaz; salik de yitiğini bulmadan, âşık büyük aşklara dalmadan duramaz.