Sinema, tanımı gereği, hayatın yeniden bir yorumlanması, yanılsamalı bir gerçeklik, yansımalı bir izdüşümdür. İnsanlık durumunu ele alış ve zihnî bir kurguyla ifade ediş yanıyla etik, üslup özelliklerinin kendine has diliyle, ışık-gölge-renk-hareket oynamalarıyla vermesiyle estetik, sanatçı ve seyircinin kendi varoluşlarını konumlandırmalarıyla da manevî bir boyuta sahiptir. Bütün sanatçıların bir araya getirebildiği tek zemin olarak, tekniğin ve insan muhayyilesinin gelişimi paralelinde, tarihi eşzamanlı, ardıllı ve öncüllü bir şekilde kapsayarak, içinde bulunulan anda tepki verebilen ve müessir olan bir nitelik arzetmektedir. His, düşünce ve ruh dünyasının bir ürünü, bir yandan da bu dünyalarla karşılıklı etkileşim halinde bulunan sinema, seyircinin yüreğinin açık olduğu oranda ona keşifler sunacaktır. Sadece hayatta rastlanılan işaret, sembol ve metaforların yeniden sunumu değil, perdeye aksedenin kendi anlatımının da çok anlamlı veçheleri insanı yaşanan dünya ve hayatın ötelerine götürebilecektir...
Sinema, tanımı gereği, hayatın yeniden bir yorumlanması, yanılsamalı bir gerçeklik, yansımalı bir izdüşümdür. İnsanlık durumunu ele alış ve zihnî bir kurguyla ifade ediş yanıyla etik, üslup özelliklerinin kendine has diliyle, ışık-gölge-renk-hareket oynamalarıyla vermesiyle estetik, sanatçı ve seyircinin kendi varoluşlarını konumlandırmalarıyla da manevî bir boyuta sahiptir. Bütün sanatçıların bir araya getirebildiği tek zemin olarak, tekniğin ve insan muhayyilesinin gelişimi paralelinde, tarihi eşzamanlı, ardıllı ve öncüllü bir şekilde kapsayarak, içinde bulunulan anda tepki verebilen ve müessir olan bir nitelik arzetmektedir. His, düşünce ve ruh dünyasının bir ürünü, bir yandan da bu dünyalarla karşılıklı etkileşim halinde bulunan sinema, seyircinin yüreğinin açık olduğu oranda ona keşifler sunacaktır. Sadece hayatta rastlanılan işaret, sembol ve metaforların yeniden sunumu değil, perdeye aksedenin kendi anlatımının da çok anlamlı veçheleri insanı yaşanan dünya ve hayatın ötelerine götürebilecektir...