Sırtındaki çantaya tüm düşleri doldurmuştu. Önce eşitliği koymuştu içine, sonra kardeşliği, sonra özgürlüğü. Barışa yürüyordu. Üzerinde şortu ve penyesi, ayağında sandaletleri, başına ters geçiridği şapkasıyla dünyayı fethe çıkmıştı. Geçmişteki yalın ayak başı kavak seyyahlara bin selam göndermiş; Karagöz, Nasrettin Hoca, Şarlo'ya göz kırpmış; "Yolun uzun ve dikenli..." diyenlere sırtını dönmüştü. Neşeyle sekiyor, bastığı yerden altın tozları çıkıyordu, yolda karşısına kim çıkarsa, "Hey! Merhaba. Düş peşindeyim, düş peşime." diyordu. Düşlerini alan takılıyordu ardına; kimi aşk için, kimi iş, kimi dostluk için...
Sırtındaki çantaya tüm düşleri doldurmuştu. Önce eşitliği koymuştu içine, sonra kardeşliği, sonra özgürlüğü. Barışa yürüyordu. Üzerinde şortu ve penyesi, ayağında sandaletleri, başına ters geçiridği şapkasıyla dünyayı fethe çıkmıştı. Geçmişteki yalın ayak başı kavak seyyahlara bin selam göndermiş; Karagöz, Nasrettin Hoca, Şarlo'ya göz kırpmış; "Yolun uzun ve dikenli..." diyenlere sırtını dönmüştü. Neşeyle sekiyor, bastığı yerden altın tozları çıkıyordu, yolda karşısına kim çıkarsa, "Hey! Merhaba. Düş peşindeyim, düş peşime." diyordu. Düşlerini alan takılıyordu ardına; kimi aşk için, kimi iş, kimi dostluk için...