Yazar olma sürecini, klasik nitelemeyle şöyle özetlerler: 'Yazarlar başlangıçta (yani gençken) şiir; orta yaşlarda roman ve yaşlanınca essay - deneme yazarlar.' Bunun doğruluğuna en canlı tanık, biz yazı ile haşır neşir olanlardır; Ama, aynı zamanda bu belirleme, yazının bir sanat olarak geçirdiği evrimin özetidir.
En eski edebiyat metinleri destan, mitoloji, drama, dikt - poesi (şiir) olarak yazılmıştır; sonraları Kutsal Kitaplar, metinler, anlatılar, masallar zaman içinde romanesk ve sonunda roman, düz yazı olarak ortaya çıkmıştır. Birkaç yıl asıl ilgi alanım olan roman yazmaktan geçici olarak uzaklaşmamın bir nedeni yaşım ile ilgili olsa da, asıl nedenin bu olmadığına kitaptaki yazılarım tanıktır.
Üç farklı yerden yazmam için öneri almıştım; Önce Sanatkop için. Burada edebiyat, özellikle roman sanatı üzerine yazdım. Yazılarımın çerçevesini ta baştan şu ilkelere oturttum: yazının orta düzeyde olması, yani kuramların derinliğine inmemesi; yanıt vermekten çok edebiyat sevgisi, ilgisi ve yazma cesareti yaratarak okurun kafasında sorular oluşturması ve sınırları zorlamasıydı. Umarım bu amacıma kısmen de olsa ulaşmışımdır.
Bu arada İzmir Gündem'den de benzeri öneri geldi; orada ise daha çok Edebiyat Ötesi dediğim yazılar yazdım. Her aydın insan gibi ülkemde olup bitenlere kafa yormak, görüş bildirmek, yanlış ve doğrular hakkında tavır almak HAK olmanın ötesinde ertelenemez bir görevdi, buna uygun yazdım.
İsveç'te bir tanıdığın çağrısına da uymamazlık edemezdim; özellikle 68 Kuşağına yer veren bir yayın amaçladığını, çıkaracağı Harbi Gazete'de yazmamı önerdi. Onu da severek kabullendim.
Bu kitaba aldığım yazıları okurken, umarım, yazının yazıldığı ortam ve günün tartışmalarını da anımsar, karşılaştırır, metinlerarası denilen günümüz Okuma anlayışını kullanırsınız. Çünkü yazı, sözcük, tümce sabitlenemez; dinamiktir ve anlamı bağlamlarıyla birlikte oluşur.
Yazar olma sürecini, klasik nitelemeyle şöyle özetlerler: 'Yazarlar başlangıçta (yani gençken) şiir; orta yaşlarda roman ve yaşlanınca essay - deneme yazarlar.' Bunun doğruluğuna en canlı tanık, biz yazı ile haşır neşir olanlardır; Ama, aynı zamanda bu belirleme, yazının bir sanat olarak geçirdiği evrimin özetidir.
En eski edebiyat metinleri destan, mitoloji, drama, dikt - poesi (şiir) olarak yazılmıştır; sonraları Kutsal Kitaplar, metinler, anlatılar, masallar zaman içinde romanesk ve sonunda roman, düz yazı olarak ortaya çıkmıştır. Birkaç yıl asıl ilgi alanım olan roman yazmaktan geçici olarak uzaklaşmamın bir nedeni yaşım ile ilgili olsa da, asıl nedenin bu olmadığına kitaptaki yazılarım tanıktır.
Üç farklı yerden yazmam için öneri almıştım; Önce Sanatkop için. Burada edebiyat, özellikle roman sanatı üzerine yazdım. Yazılarımın çerçevesini ta baştan şu ilkelere oturttum: yazının orta düzeyde olması, yani kuramların derinliğine inmemesi; yanıt vermekten çok edebiyat sevgisi, ilgisi ve yazma cesareti yaratarak okurun kafasında sorular oluşturması ve sınırları zorlamasıydı. Umarım bu amacıma kısmen de olsa ulaşmışımdır.
Bu arada İzmir Gündem'den de benzeri öneri geldi; orada ise daha çok Edebiyat Ötesi dediğim yazılar yazdım. Her aydın insan gibi ülkemde olup bitenlere kafa yormak, görüş bildirmek, yanlış ve doğrular hakkında tavır almak HAK olmanın ötesinde ertelenemez bir görevdi, buna uygun yazdım.
İsveç'te bir tanıdığın çağrısına da uymamazlık edemezdim; özellikle 68 Kuşağına yer veren bir yayın amaçladığını, çıkaracağı Harbi Gazete'de yazmamı önerdi. Onu da severek kabullendim.
Bu kitaba aldığım yazıları okurken, umarım, yazının yazıldığı ortam ve günün tartışmalarını da anımsar, karşılaştırır, metinlerarası denilen günümüz Okuma anlayışını kullanırsınız. Çünkü yazı, sözcük, tümce sabitlenemez; dinamiktir ve anlamı bağlamlarıyla birlikte oluşur.