Muhafazakârlığa göre, modern politik felsefenin rasyonalist epistemolojisinden kaynaklı sıkıntılarının altında insanın eksik tanımı yatmaktadır. İnsanı salt bir akıl varlığı olarak değerlendiren bu yaklaşım, insanın sahip olduğu karmaşık duyguları, düşünceleri ve çelişkili motivasyonları göz ardı etmiştir; insanın gerçek doğasını ortaya koyamadığı gibi, onu rasyonel bir makine olarak tanımlamıştır. İnsan denilen varlığın kurgusal inşâsı ile onun gerçekliği arasındaki farkı göz ardı eden rasyonalist yaklaşım, gerçek bir insan yerine kendi kurgusunu bir gerçeklik olarak dayatmış ve politikayı da bu kurgusal zemin üzerinden temellendirmiştir.
Edmund Burke “politik akıl” kavramlaştırmasıyla, toplumsal ve tarihsel deneyime dayanan bir akıl yürütme tarzını esas alarak, muhafazakâr politik felsefenin kurucuları arasında en çok ilgiye mazhar olan isim olmuştur. Burke politik akıl kavramıyla hem muhafazakârlığın ontolojik, epistemolojik ve etik çerçevesini çizmiş hem de modern politik felsefeyi temelsizleştirmeye yönelik eleştirel bir anlayış üretmiştir.
Burke'ün muhafazakâr politik felsefenin kurucusu olarak kabul edilmesi onun ortaya koymuş olduğu politik akıl kavramlaştırmasıyla daha anlaşılır bir hâle gelir. Burke bu kavramlaştırmasıyla muhafazakâr politik felsefenin ontolojik, epistemolojik ve etik ilkelerini ifade etmiştir. Politik aklın temellerinde yer vermiş olduğumuz pratik akıl, gelenek, önyargı ve ahlâk bu ilkelerin içeriğini oluşturur.
Kitabı, mevcutlarından farklı kılan, “akıl”, “politik akıl”, “tarihî deneyim”, “epistemoloji” gibi bilim felsefesinin arka plan motifleriyle bağlantılı bir muhafazakâr düşünce ve o düşüncenin en önemli mimarı Edmund Burke'e dair berrak bir portre çizmiş olmasıdır.
Muhafazakârlığa göre, modern politik felsefenin rasyonalist epistemolojisinden kaynaklı sıkıntılarının altında insanın eksik tanımı yatmaktadır. İnsanı salt bir akıl varlığı olarak değerlendiren bu yaklaşım, insanın sahip olduğu karmaşık duyguları, düşünceleri ve çelişkili motivasyonları göz ardı etmiştir; insanın gerçek doğasını ortaya koyamadığı gibi, onu rasyonel bir makine olarak tanımlamıştır. İnsan denilen varlığın kurgusal inşâsı ile onun gerçekliği arasındaki farkı göz ardı eden rasyonalist yaklaşım, gerçek bir insan yerine kendi kurgusunu bir gerçeklik olarak dayatmış ve politikayı da bu kurgusal zemin üzerinden temellendirmiştir.
Edmund Burke “politik akıl” kavramlaştırmasıyla, toplumsal ve tarihsel deneyime dayanan bir akıl yürütme tarzını esas alarak, muhafazakâr politik felsefenin kurucuları arasında en çok ilgiye mazhar olan isim olmuştur. Burke politik akıl kavramıyla hem muhafazakârlığın ontolojik, epistemolojik ve etik çerçevesini çizmiş hem de modern politik felsefeyi temelsizleştirmeye yönelik eleştirel bir anlayış üretmiştir.
Burke'ün muhafazakâr politik felsefenin kurucusu olarak kabul edilmesi onun ortaya koymuş olduğu politik akıl kavramlaştırmasıyla daha anlaşılır bir hâle gelir. Burke bu kavramlaştırmasıyla muhafazakâr politik felsefenin ontolojik, epistemolojik ve etik ilkelerini ifade etmiştir. Politik aklın temellerinde yer vermiş olduğumuz pratik akıl, gelenek, önyargı ve ahlâk bu ilkelerin içeriğini oluşturur.
Kitabı, mevcutlarından farklı kılan, “akıl”, “politik akıl”, “tarihî deneyim”, “epistemoloji” gibi bilim felsefesinin arka plan motifleriyle bağlantılı bir muhafazakâr düşünce ve o düşüncenin en önemli mimarı Edmund Burke'e dair berrak bir portre çizmiş olmasıdır.