Eğitimin krizi ile eğitime ilişkin bilgimizin (yani eğitim bilimlerinin) krizi arasında organik bağ kurulamadığı sürece ve ölçüde, eğitimin varolan durumunda olumlu ve kalıcı değişiklikler yapmak da mümkün olmayacaktır. Türkiye'de eğitim bilimleri, kendi üzerine düşünme ve kendine ilişkin bilgi üretme çabasını, diğer sosyal bilim dallarına göre daha az gösteren bir bilim dalıdır. Bu itiraz edilmesi güç saptama, "eğitim bilimleri felsefesi" konusunda yapılacak çalışmalara duyulan ihtiyacı da açıkça ortaya koymaktadır. Aksi takdirde, eğitim bilimciler toplumsal olarak gereksizleşeceklerinin ve bir eğitim fakültesinin küçük bir anabilim dalında "unutulmuş bir tanrının son rahipleri olarak anlamsız ayinleriyle vakit öldürmeye mahkûm olacaklarının" bilincinde olmalıdırlar.
Eğitim bilimlerinin ne'liği ve eğitim bilimci kimliği üzerine soru sormamak, önemi ve gereği her geçen gün daha da artan bu disiplinin ve kimliğin kurban edildiği "sükût suikasti"ne suç ortaklığı etmek anlamına gelmektedir. Eğitim bilimcilerin kendi disiplinlerine ve kimliklerine dair varsayımlarını ve öncüllerini sorgulamaları, denebilir ki, kendilerine, disiplinlerine ve toplumumuza borçlu oldukları en acil hizmettir. Bu kitap her şeyden önce, doğru soruları, tüm doğru soruları ve hepsinden önemlisi olası tüm soruları sorduğu iddiasında bulunmaksızın, eğitim bilimlerine dair bir soru sorma ve soru sormaya yeltenme denemesi ve davetidir.
(Arka Kapak)
Eğitimin krizi ile eğitime ilişkin bilgimizin (yani eğitim bilimlerinin) krizi arasında organik bağ kurulamadığı sürece ve ölçüde, eğitimin varolan durumunda olumlu ve kalıcı değişiklikler yapmak da mümkün olmayacaktır. Türkiye'de eğitim bilimleri, kendi üzerine düşünme ve kendine ilişkin bilgi üretme çabasını, diğer sosyal bilim dallarına göre daha az gösteren bir bilim dalıdır. Bu itiraz edilmesi güç saptama, "eğitim bilimleri felsefesi" konusunda yapılacak çalışmalara duyulan ihtiyacı da açıkça ortaya koymaktadır. Aksi takdirde, eğitim bilimciler toplumsal olarak gereksizleşeceklerinin ve bir eğitim fakültesinin küçük bir anabilim dalında "unutulmuş bir tanrının son rahipleri olarak anlamsız ayinleriyle vakit öldürmeye mahkûm olacaklarının" bilincinde olmalıdırlar.
Eğitim bilimlerinin ne'liği ve eğitim bilimci kimliği üzerine soru sormamak, önemi ve gereği her geçen gün daha da artan bu disiplinin ve kimliğin kurban edildiği "sükût suikasti"ne suç ortaklığı etmek anlamına gelmektedir. Eğitim bilimcilerin kendi disiplinlerine ve kimliklerine dair varsayımlarını ve öncüllerini sorgulamaları, denebilir ki, kendilerine, disiplinlerine ve toplumumuza borçlu oldukları en acil hizmettir. Bu kitap her şeyden önce, doğru soruları, tüm doğru soruları ve hepsinden önemlisi olası tüm soruları sorduğu iddiasında bulunmaksızın, eğitim bilimlerine dair bir soru sorma ve soru sormaya yeltenme denemesi ve davetidir.
(Arka Kapak)