Ebu Hanife ile İbn Şeybe'nin vefatları arasında geçen seksen beş yıllık süre, İslam düşüncesinin gelişiminde öyle önemli bir dönem idi ki, İslam diniyle alakalı hemen hemen her konunun temeli bu zaman dilimi içinde atılmıştır. Bu süre içinde hadislerin tedvininin yansıra hadis ve fıkıh usülüyle ilgili de birtakım gelişmeler meydana gelmiştir. Bu gelişmeler fakihlerden ziyade muhaddislerin lehine olmuştur ve daha önceleri ehl-i re'ye karşı mağlup dumdumda bulunan Ehl-i Hadis bu gelişmeler sayesinde kendine gelmiş ve ezici bir üstünlükle Ehl-ri'yin önüne geçerek tarihe hicri üçüncü asrı “Hadis ilminin altın devri ” olarak yazdırmıştır. Sosyal koşulların sunduğu imkanlar çerçevesinde taraflar arasında iltifata neden olan en büyük bilimsel gelişme sebep tarafların birinin hadislerin tedvini yıllarında, diğerinin ise hadislerin tedvini sona erip tasnifin altın çağın başladığı bir dönemde yaşamış olmasıdır.
Öte yandan Ehl-i Hadis ve Ehl-i Rey ihtilafını anlamak, iki farklı düşüncenin dinimize kazandırdığı perspektif ve beraberinde Müslümanlara getirdiği geniş uygulama alanını ve kolaylıkları da anlamak demektir. Meseleye bu yönden bakıldığında konunun bir problem olmadığını, sorunlara geniş çözüm imkanı getiren bir alan olarak İslami bilgimizi derinleştirdiği ve uygulamalarda içimizi rahatlatan bazı kolaylıklar getirdiği de idrak edilmiş olacaktır. Okuyucuların bu yaklaşımla çalışmadan daha fazla istifade edeceğini umut ediyor ve hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Ebu Hanife ile İbn Şeybe'nin vefatları arasında geçen seksen beş yıllık süre, İslam düşüncesinin gelişiminde öyle önemli bir dönem idi ki, İslam diniyle alakalı hemen hemen her konunun temeli bu zaman dilimi içinde atılmıştır. Bu süre içinde hadislerin tedvininin yansıra hadis ve fıkıh usülüyle ilgili de birtakım gelişmeler meydana gelmiştir. Bu gelişmeler fakihlerden ziyade muhaddislerin lehine olmuştur ve daha önceleri ehl-i re'ye karşı mağlup dumdumda bulunan Ehl-i Hadis bu gelişmeler sayesinde kendine gelmiş ve ezici bir üstünlükle Ehl-ri'yin önüne geçerek tarihe hicri üçüncü asrı “Hadis ilminin altın devri ” olarak yazdırmıştır. Sosyal koşulların sunduğu imkanlar çerçevesinde taraflar arasında iltifata neden olan en büyük bilimsel gelişme sebep tarafların birinin hadislerin tedvini yıllarında, diğerinin ise hadislerin tedvini sona erip tasnifin altın çağın başladığı bir dönemde yaşamış olmasıdır.
Öte yandan Ehl-i Hadis ve Ehl-i Rey ihtilafını anlamak, iki farklı düşüncenin dinimize kazandırdığı perspektif ve beraberinde Müslümanlara getirdiği geniş uygulama alanını ve kolaylıkları da anlamak demektir. Meseleye bu yönden bakıldığında konunun bir problem olmadığını, sorunlara geniş çözüm imkanı getiren bir alan olarak İslami bilgimizi derinleştirdiği ve uygulamalarda içimizi rahatlatan bazı kolaylıklar getirdiği de idrak edilmiş olacaktır. Okuyucuların bu yaklaşımla çalışmadan daha fazla istifade edeceğini umut ediyor ve hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.