Emperyalizm ve Devrim, Enver Hoca'nın en önemli eserlerinden biridir. 1978 yılında kaleme aldığı bu eserde, Enver Hoca, emperyalist ve revizyonist sistemin o günkü görünümünü, proletarya ve halkların mücadelesinin düzeyi ve sorunlarını, bugün açısından da genelleştirilebilecek ve sonuçlar çıkartılabilecek bir derinlikle incelemektedir. Revizyonistlerin koşullardaki değişiklikler adı altında reddettikleri Leninist emperyalizm teorisinin geçerliliğini, veriler sunarak ortaya koyan Enver Hoca, o günün dünyasında ABD ve Batı emperyalistlerinin ve onlarla rekabet içinde etkinlik mücadelesi veren Sovyet sosyal-emperyalizminin stratejilerini tahlil ediyor, devrimin çözümü gündeme gelmiş pratik bir sorun olduğunu tüm berraklığıyla vurguluyor.
Lenin'in emperyalizmin doğası ve tarihsel konumu üzerine vardığı sonuçlara uygun olarak, dünya emperyalizminin tümü toplumsal bir sistem olarak, kendini içerden parçalayan çelişkiler ve halkların devrimci ve kurtuluş savaşları sonucu eski egemen ve bütünlüklü iktidarını artık sürdürememektedir. Bu tarihin diyalektiğidir ve emperyalizmin sonunun yaklaştığını, çöküş ve çürüme içinde olduğunu söyleyen Marksist-Leninist tezi doğrulamaktadır.
Emperyalizm ve Devrim, Enver Hoca'nın en önemli eserlerinden biridir. 1978 yılında kaleme aldığı bu eserde, Enver Hoca, emperyalist ve revizyonist sistemin o günkü görünümünü, proletarya ve halkların mücadelesinin düzeyi ve sorunlarını, bugün açısından da genelleştirilebilecek ve sonuçlar çıkartılabilecek bir derinlikle incelemektedir. Revizyonistlerin koşullardaki değişiklikler adı altında reddettikleri Leninist emperyalizm teorisinin geçerliliğini, veriler sunarak ortaya koyan Enver Hoca, o günün dünyasında ABD ve Batı emperyalistlerinin ve onlarla rekabet içinde etkinlik mücadelesi veren Sovyet sosyal-emperyalizminin stratejilerini tahlil ediyor, devrimin çözümü gündeme gelmiş pratik bir sorun olduğunu tüm berraklığıyla vurguluyor.
Lenin'in emperyalizmin doğası ve tarihsel konumu üzerine vardığı sonuçlara uygun olarak, dünya emperyalizminin tümü toplumsal bir sistem olarak, kendini içerden parçalayan çelişkiler ve halkların devrimci ve kurtuluş savaşları sonucu eski egemen ve bütünlüklü iktidarını artık sürdürememektedir. Bu tarihin diyalektiğidir ve emperyalizmin sonunun yaklaştığını, çöküş ve çürüme içinde olduğunu söyleyen Marksist-Leninist tezi doğrulamaktadır.