Resul-i Ekrem kimsenin gönlünü incitmez, kalbini kırmazdı. Bilakis kırılan kalpleri onarmaya çalışırdı. Hz. Aişe validemiz diyor ki: Bir gün Allah Resulü odama girdi, kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti:"Allahım! Ben bir beşerim/insanım, şayet kullarından birini üzüp incitmişsem, beni bu yüzden cezalandırma."
Efendimiz müslümanı şöyle tarif ederdi: "Müslüman, elinden, dilinden diğer müslümanların zarar görmediği, incinmediği kimsedir."
Mümini de şöyle tarif ederdi: "Mümin; insanların, malları ve canları hususunda kendisine güven duydukları kimsedir." Ve buyurmuştu ki: "Kim bir müslümanı incitirse beni incitmiş olur, beni inciten de Allah'ı incitmiş olur." Efendimiz sadece müslümanların değil, müslümanların idaresinde bulunan gayr-i müslimlerin de incitilmesini istememiş ve; "Kim bir zimmiyi/müslümanların idaresinde bulunan gayr-i müslimi incitirse kıyamet gününde ben onun hasmı olurum." buyurmuştu.
Resul-i Ekrem kimsenin gönlünü incitmez, kalbini kırmazdı. Bilakis kırılan kalpleri onarmaya çalışırdı. Hz. Aişe validemiz diyor ki: Bir gün Allah Resulü odama girdi, kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti:"Allahım! Ben bir beşerim/insanım, şayet kullarından birini üzüp incitmişsem, beni bu yüzden cezalandırma."
Efendimiz müslümanı şöyle tarif ederdi: "Müslüman, elinden, dilinden diğer müslümanların zarar görmediği, incinmediği kimsedir."
Mümini de şöyle tarif ederdi: "Mümin; insanların, malları ve canları hususunda kendisine güven duydukları kimsedir." Ve buyurmuştu ki: "Kim bir müslümanı incitirse beni incitmiş olur, beni inciten de Allah'ı incitmiş olur." Efendimiz sadece müslümanların değil, müslümanların idaresinde bulunan gayr-i müslimlerin de incitilmesini istememiş ve; "Kim bir zimmiyi/müslümanların idaresinde bulunan gayr-i müslimi incitirse kıyamet gününde ben onun hasmı olurum." buyurmuştu.