Türk hikayelerinden seçmelerin bu ikinci kitabında, kimileri Cumhuriyet öncesinde doğmuş olsalar da, Cumhuriyet dönemi yazarları diyebileceğimiz sanatçıların hikayeleri yer alıyor. Çünkü hepsinin ortak özelliği, hikayelerinin Cumhuriyet döneminde yayınlanmış olması.
Birinci kitapta olduğu gibi, bunlar da benim "seçtiğim" değil, "sevdiğim" hikayeler. Sevdiğim diyorum, çünkü Cemal Süreya'nın deyişiyle "yüreğimi elliyor", düş gücümü besliyor, bana yeni pencereler açıyor.
Edebiyatın gücü de buradan geliyor işte. Şu kısacık hayatımıza binlerce insanın hayatını taşıyor, dünyaya bakışımızı, ufkumuzu genişletiyor, duygu ve düşünce evrenimizi sonsuzluğa açıyor.
Bir hikayeyi görsel olarak izlemenin tersine, onu okurken yazarla siz baş başasınız o anda, çünkü onun anlattıklarını kendi yorumuyla size aktaran bir başkası ya da başkaları yok aranızda. O an o hikayeyi yaşayabilir, anlatılanla özdeşleşebilir, en önemlisi düş gücünüzü geliştirebilirsiniz. Hikaye kişisinin somut, elle tutulur bir resmi yoktur karşınızda. O kişiyi düş gücünüzle siz resme dönüştürürsünüz. Onunla acı duyar, onunla sevinir, kısacası her şeyi onunla paylaşırsınız.
Bütün mutlulukların, bütün güzelliklerin yolu da paylaşmaktan geçmiyor mu?
Türk hikayelerinden seçmelerin bu ikinci kitabında, kimileri Cumhuriyet öncesinde doğmuş olsalar da, Cumhuriyet dönemi yazarları diyebileceğimiz sanatçıların hikayeleri yer alıyor. Çünkü hepsinin ortak özelliği, hikayelerinin Cumhuriyet döneminde yayınlanmış olması.
Birinci kitapta olduğu gibi, bunlar da benim "seçtiğim" değil, "sevdiğim" hikayeler. Sevdiğim diyorum, çünkü Cemal Süreya'nın deyişiyle "yüreğimi elliyor", düş gücümü besliyor, bana yeni pencereler açıyor.
Edebiyatın gücü de buradan geliyor işte. Şu kısacık hayatımıza binlerce insanın hayatını taşıyor, dünyaya bakışımızı, ufkumuzu genişletiyor, duygu ve düşünce evrenimizi sonsuzluğa açıyor.
Bir hikayeyi görsel olarak izlemenin tersine, onu okurken yazarla siz baş başasınız o anda, çünkü onun anlattıklarını kendi yorumuyla size aktaran bir başkası ya da başkaları yok aranızda. O an o hikayeyi yaşayabilir, anlatılanla özdeşleşebilir, en önemlisi düş gücünüzü geliştirebilirsiniz. Hikaye kişisinin somut, elle tutulur bir resmi yoktur karşınızda. O kişiyi düş gücünüzle siz resme dönüştürürsünüz. Onunla acı duyar, onunla sevinir, kısacası her şeyi onunla paylaşırsınız.
Bütün mutlulukların, bütün güzelliklerin yolu da paylaşmaktan geçmiyor mu?