Etkili, verimli, işlevsel ve karşılıklı etkileşime dayalı bir öğrenme ortamı oluşturmak sınıf yönetiminin temel amaçlarından biridir. Bu süreçte çocuklar ve öğretmen birlikte ilerleyerek pek çok yaşantı ve paylaşım içinde olacaktır. Hatta aynı sınıfı paylaşan bireylerin söz konusu paylaşım ve yaşantıların bazılarını yıllar sonra bile hatırlayacakları ortak bir tarihleri oluşacaktır. Sınıf, bu denli güçlü bağların kurulduğu ve mikro bir kültürün ortaya çıktığı yaşam alanıdır. Yaşam alanlarının standartları ve niteliği de orada yaşayan bireyler tarafından yükseltilebilir. Bu sebeplerle sınıf yönetimi anlayışı, çocukların gelişim özelliklerine, ilgilerine ve ihtiyaçlarına göre yapılandırılmadır. Çocukların öncelikli işlerinin “çocuk olmak” olduğu unutulmadan, onların sevgi, ilgi, saygı, güven ve oyun ihtiyaçları göz ardı edilmeden sınıf kurallarının oluşturulmasında öğretmene büyük sorumluluklar düşmektedir. Öğretmenler sınıf yönetiminde, çocuk merkezli şekilde önleyici yönetim anlayışını benimsemeli ve gerektiğinde iyileştirici rehberlik yoluna gitmelidir. Dayatmalar, korkutmalar, tehditler, kıyaslamalar ve ötekileştirmeler yerine, çocuğa saygıyı temel alan ve otokontrol oluşturma temeline dayanan disiplin anlayışı benimsenmelidir. Bu anlayış dahilindeki sınıf yönetimi uygulamalarının çocukların kendilerine, birbirlerine ve öğretmenlerine saygısını artırmanın yanı sıra onların sınıf dışı yaşantılarına da olumlu yansımaları olacaktır.
Bir mesleği en çok seven ve saygı duyan kişi, o mesleğin gerektirdiği işleri layıkıyla yapandır. Çocuklar sınıfta, çocuk olma işini layıkıyla yerine getirdiklerine göre, biz öğretmenlere düşen temel görevlerden biri; çocukların ruhunu oluşturduğu sınıfı, onlara rağmen değil, onlarla birlikte yönetmektir.
Etkili, verimli, işlevsel ve karşılıklı etkileşime dayalı bir öğrenme ortamı oluşturmak sınıf yönetiminin temel amaçlarından biridir. Bu süreçte çocuklar ve öğretmen birlikte ilerleyerek pek çok yaşantı ve paylaşım içinde olacaktır. Hatta aynı sınıfı paylaşan bireylerin söz konusu paylaşım ve yaşantıların bazılarını yıllar sonra bile hatırlayacakları ortak bir tarihleri oluşacaktır. Sınıf, bu denli güçlü bağların kurulduğu ve mikro bir kültürün ortaya çıktığı yaşam alanıdır. Yaşam alanlarının standartları ve niteliği de orada yaşayan bireyler tarafından yükseltilebilir. Bu sebeplerle sınıf yönetimi anlayışı, çocukların gelişim özelliklerine, ilgilerine ve ihtiyaçlarına göre yapılandırılmadır. Çocukların öncelikli işlerinin “çocuk olmak” olduğu unutulmadan, onların sevgi, ilgi, saygı, güven ve oyun ihtiyaçları göz ardı edilmeden sınıf kurallarının oluşturulmasında öğretmene büyük sorumluluklar düşmektedir. Öğretmenler sınıf yönetiminde, çocuk merkezli şekilde önleyici yönetim anlayışını benimsemeli ve gerektiğinde iyileştirici rehberlik yoluna gitmelidir. Dayatmalar, korkutmalar, tehditler, kıyaslamalar ve ötekileştirmeler yerine, çocuğa saygıyı temel alan ve otokontrol oluşturma temeline dayanan disiplin anlayışı benimsenmelidir. Bu anlayış dahilindeki sınıf yönetimi uygulamalarının çocukların kendilerine, birbirlerine ve öğretmenlerine saygısını artırmanın yanı sıra onların sınıf dışı yaşantılarına da olumlu yansımaları olacaktır.
Bir mesleği en çok seven ve saygı duyan kişi, o mesleğin gerektirdiği işleri layıkıyla yapandır. Çocuklar sınıfta, çocuk olma işini layıkıyla yerine getirdiklerine göre, biz öğretmenlere düşen temel görevlerden biri; çocukların ruhunu oluşturduğu sınıfı, onlara rağmen değil, onlarla birlikte yönetmektir.