İstanbul Ermeni Patrikhanesi Osmanlı Devleti tarafından ülkede yaşayan Ermenilerin dini ve siyasi idare merkezi olarak kabul edilmişti. Bu yapısı itibariyle patrikhane dğrudan ya da dolaylı olarak, Ermeni sorununun ortaya çıkış ve gelişim sürecinde her zaman sorununun bir parçası olmak durumunda kalmıştır. Patrikliğin ülke içindeki konumu düşünüldüğünde son derece doğal olan bu durum, görev başındaki patrikleri çoğu zaman dini ve siyasi yetkileri açısından devlet ve Ermeni cemaatinin patriklik dışındaki kimi sivil unsurları arasında kalmak gibi bir ikileme düşürmüştür.
Osmanlı Devleti tarafından Ermeni toplumunun baş temsilcisi ve Ermenilerle ilgili problemlerin asıl muhatabı kabul edilen patrikler Ermeni toplumunun belli kesimlerince bir dini / siyasi liderden ziyade "Osmanlı Devleti'nin Ermeniler üzerinde söz sahibi olan yüksek dereceli bir memuru" olarak algılamışlardır. Dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin Ermenilerin idaresi ile ilgili her konuda doğrudan tek muhatap kabul ettiği patrikler temsil ettikleri bu siyasi güçle birlikte zamanla kendileri dışında gelişen farklı siyasi hesaplaşmaların da tarafı olmak durumunda kalacaklardır. Toplumda gelişen farklı siyasi fraksiyonlar Ermeni ahali arasında güç bulmaya çalışmakla birlikte patrikhane tarafından da kendi görüşlerinin ve hedeflerinin benimsenmesi için uğraşacaklardır. Zira patrikhaneye egemen olmak aynı zamanda Osmanlı sınırlarındaki türm Ermenilere egemen olmak anlamına gelmektedir. Bu mücadeleler malum olduğu üzere sadece Ermeni ahalinin bir kısmının Osmanlı Devleti ile karşı karşıya gelmesine neden olacaktır. Bu çalışmada Ermeni sorununun bu yönlerine odaklanılarak patrikhane çevresinde gelişen hadiseler ve kavgalar incelenmektedir.
İstanbul Ermeni Patrikhanesi Osmanlı Devleti tarafından ülkede yaşayan Ermenilerin dini ve siyasi idare merkezi olarak kabul edilmişti. Bu yapısı itibariyle patrikhane dğrudan ya da dolaylı olarak, Ermeni sorununun ortaya çıkış ve gelişim sürecinde her zaman sorununun bir parçası olmak durumunda kalmıştır. Patrikliğin ülke içindeki konumu düşünüldüğünde son derece doğal olan bu durum, görev başındaki patrikleri çoğu zaman dini ve siyasi yetkileri açısından devlet ve Ermeni cemaatinin patriklik dışındaki kimi sivil unsurları arasında kalmak gibi bir ikileme düşürmüştür.
Osmanlı Devleti tarafından Ermeni toplumunun baş temsilcisi ve Ermenilerle ilgili problemlerin asıl muhatabı kabul edilen patrikler Ermeni toplumunun belli kesimlerince bir dini / siyasi liderden ziyade "Osmanlı Devleti'nin Ermeniler üzerinde söz sahibi olan yüksek dereceli bir memuru" olarak algılamışlardır. Dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin Ermenilerin idaresi ile ilgili her konuda doğrudan tek muhatap kabul ettiği patrikler temsil ettikleri bu siyasi güçle birlikte zamanla kendileri dışında gelişen farklı siyasi hesaplaşmaların da tarafı olmak durumunda kalacaklardır. Toplumda gelişen farklı siyasi fraksiyonlar Ermeni ahali arasında güç bulmaya çalışmakla birlikte patrikhane tarafından da kendi görüşlerinin ve hedeflerinin benimsenmesi için uğraşacaklardır. Zira patrikhaneye egemen olmak aynı zamanda Osmanlı sınırlarındaki türm Ermenilere egemen olmak anlamına gelmektedir. Bu mücadeleler malum olduğu üzere sadece Ermeni ahalinin bir kısmının Osmanlı Devleti ile karşı karşıya gelmesine neden olacaktır. Bu çalışmada Ermeni sorununun bu yönlerine odaklanılarak patrikhane çevresinde gelişen hadiseler ve kavgalar incelenmektedir.