1889-1892 yılları arasında yaşan Burhan Felek, gazetelerdeki fıkra türünün ülkemizdeki ilk temsilcisidir. Kitapta yer alan İstanbul'a dair günlük yazılar 1943-1945 yılları arasında gazetde neşredilmiş fıkra türündeki yazılardan oluşuyor.
Olayları gözlemleme yeteneği, dengeli mizah anlayışı ve ince eleştirileriyle toplumsal sorunları dile getiren Felek'in bu yazıları, İstanbul'un en zor dönemlerine ışık tutuyor. Zira o dönemde 2.Dünya Savaşı devam etmekte ve savaş ülkemizi de politik ve ekonomik bakımdan tehdit etmektedir.
Hikâyelerin çoğunda, Felek'in fıkra yazarı gözüyle baktığı sahneler var. Günlük hayatın akışındaki hiciv ve nüktelerin yer aldığı hikâyeler yazarın hayata dair olup bitenlerin içinden mizah yolunu geçirmesi ve o yolun üzerindeki insan portrelerini farklı temalarla karşımıza çıkarıyor.
“Eski İstanbul Hikâyeleri” Burhan Felek'in ifadesiyle “Yazıldığı devri, o dönemi yaşamamış genç kuşaklara, zamanın Türkçe numunesi ve İstanbul şivesi olarak sunmak ve mazideki o günlerin yaşantısını nesilden nesile, uzun yıllar sonrasına taşıyabilmek.”
1889-1892 yılları arasında yaşan Burhan Felek, gazetelerdeki fıkra türünün ülkemizdeki ilk temsilcisidir. Kitapta yer alan İstanbul'a dair günlük yazılar 1943-1945 yılları arasında gazetde neşredilmiş fıkra türündeki yazılardan oluşuyor.
Olayları gözlemleme yeteneği, dengeli mizah anlayışı ve ince eleştirileriyle toplumsal sorunları dile getiren Felek'in bu yazıları, İstanbul'un en zor dönemlerine ışık tutuyor. Zira o dönemde 2.Dünya Savaşı devam etmekte ve savaş ülkemizi de politik ve ekonomik bakımdan tehdit etmektedir.
Hikâyelerin çoğunda, Felek'in fıkra yazarı gözüyle baktığı sahneler var. Günlük hayatın akışındaki hiciv ve nüktelerin yer aldığı hikâyeler yazarın hayata dair olup bitenlerin içinden mizah yolunu geçirmesi ve o yolun üzerindeki insan portrelerini farklı temalarla karşımıza çıkarıyor.
“Eski İstanbul Hikâyeleri” Burhan Felek'in ifadesiyle “Yazıldığı devri, o dönemi yaşamamış genç kuşaklara, zamanın Türkçe numunesi ve İstanbul şivesi olarak sunmak ve mazideki o günlerin yaşantısını nesilden nesile, uzun yıllar sonrasına taşıyabilmek.”