Yıl 1865. Mart'in 23'ü. Saat dörde geliyor... Bu akşamüstü saatlerinde, sonsuz bir çöle benzeyen okyanusun yaklaşık yüz, yüz elli metre üstünde bir balon yol alıyordu. Bu balonun sepetinde beş insan ve bir köpek ne yapacaklarını bilmeden ölümle savaşıyorlardı. Balon, bir yerinden delinmiş, sürekli gaz kaçırıyordu. Geçen her dakika biraz daha alçalan balonun okyanusa düşmesini önlemek isteyen bu beş kişi, ceplerindeki ufak tefek eşyalara kadar, sepette bulunan her şeyi aşağıya atmışlardı.
Buna rağmen balon, yavaş yavaş alçalıyordu. Saniyede kırk altı metre süratle yol alan bu balonun altına bağlı sepetin içindeki yolcular, beş günden beri müthiş bir fırtınayla sarsılıyorlardı. Her geçen dakika, dalgaların korkunç sesine daha da yaklaşıyorlardı. İşin en kötü tarafı hafifleyip yükselmek için aşağıya atacak hiçbir şey de kalmamıştı. Bu kritik anda, gür bir ses duyuldu: "Arkadaşlar! sepeti kesip, atmaktan başka çare kalmadı!... Balonu saran fileye tutunup, seyahat etmek zorundayız!...
Bu teklifi tartışmaya hiç kimsenin cesareti yoktu. Kurtulmak için, her çareye başvurmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Balonu saran fileye tırmandılar. İplerin kalın düğümlerine tutundular. Köpek bile can kaygısıyla bu işi çok iyi başarmıştı.
Yıl 1865. Mart'in 23'ü. Saat dörde geliyor... Bu akşamüstü saatlerinde, sonsuz bir çöle benzeyen okyanusun yaklaşık yüz, yüz elli metre üstünde bir balon yol alıyordu. Bu balonun sepetinde beş insan ve bir köpek ne yapacaklarını bilmeden ölümle savaşıyorlardı. Balon, bir yerinden delinmiş, sürekli gaz kaçırıyordu. Geçen her dakika biraz daha alçalan balonun okyanusa düşmesini önlemek isteyen bu beş kişi, ceplerindeki ufak tefek eşyalara kadar, sepette bulunan her şeyi aşağıya atmışlardı.
Buna rağmen balon, yavaş yavaş alçalıyordu. Saniyede kırk altı metre süratle yol alan bu balonun altına bağlı sepetin içindeki yolcular, beş günden beri müthiş bir fırtınayla sarsılıyorlardı. Her geçen dakika, dalgaların korkunç sesine daha da yaklaşıyorlardı. İşin en kötü tarafı hafifleyip yükselmek için aşağıya atacak hiçbir şey de kalmamıştı. Bu kritik anda, gür bir ses duyuldu: "Arkadaşlar! sepeti kesip, atmaktan başka çare kalmadı!... Balonu saran fileye tutunup, seyahat etmek zorundayız!...
Bu teklifi tartışmaya hiç kimsenin cesareti yoktu. Kurtulmak için, her çareye başvurmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Balonu saran fileye tırmandılar. İplerin kalın düğümlerine tutundular. Köpek bile can kaygısıyla bu işi çok iyi başarmıştı.