Eylül Ayazı Anı 4

Stok Kodu:
9789758674299
Boyut:
13.50x19.50
Sayfa Sayısı:
246
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-04
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
25,00
20,00
9789758674299
644508
Eylül Ayazı
Eylül Ayazı Anı 4
20.00
"O sırada İstanbul'da yedi asker tutukevi mevcuttu: Kabazok, Alemdağ, Sultanahmet, Hasdal, Davutpaşa, Metris ve Maltepe. Kabakoz hariç, öbürleri Kara Kuvvetleri bünyesi içindeydi. Askeri tutukevlerinin 12 mart dönemine kıyasla ağırlaştığını, tutukluyu yıldırma ve sindirme hareketinin içeride kol gezdiğini gerek dışarıda, gerekse polis ve savcılık gözlemlerinde duyduk. Ama bu baskının, hangi tutukevinde ne oranda yoğun olduğu hususunda net bilgimiz yoktu. Dolayısıyla Kabakoz Askeri Tutukevi'nde ne gibi gerici yaptırımlarla cendere içine sokulacağımızı tedirgin halde merak ediyorduk. Kısacası önümüzde bilinmezlikler vardı, içsel alem binbir esintinin girdabındaydı, beyinle sinir sistemi arasındaki trafik yoğundu, gerilimli bekleyiş, akan zamanın ana unsuruydu. Her şeye karşın, bu tedirginlik yığınağı içinde teskin ve sevinç ışkınları da uç veriyordu. Zira, koğuşlardaki tutuklu arkadaşlar deneyimliydi, nasıl olsa onların yayına verilecektik, o andan itibaren de güçlü bir içsel onarımla moral bulacaktık. Aramızda kapanan tutukevi demir kapısı bir anda dış dünyayla bağlantımızı kesti, üstte tanımladığım gerilimsel iklime bizi taşıdı. "Gün ola harman ola" deyip beklemeye koyulduk."
"O sırada İstanbul'da yedi asker tutukevi mevcuttu: Kabazok, Alemdağ, Sultanahmet, Hasdal, Davutpaşa, Metris ve Maltepe. Kabakoz hariç, öbürleri Kara Kuvvetleri bünyesi içindeydi. Askeri tutukevlerinin 12 mart dönemine kıyasla ağırlaştığını, tutukluyu yıldırma ve sindirme hareketinin içeride kol gezdiğini gerek dışarıda, gerekse polis ve savcılık gözlemlerinde duyduk. Ama bu baskının, hangi tutukevinde ne oranda yoğun olduğu hususunda net bilgimiz yoktu. Dolayısıyla Kabakoz Askeri Tutukevi'nde ne gibi gerici yaptırımlarla cendere içine sokulacağımızı tedirgin halde merak ediyorduk. Kısacası önümüzde bilinmezlikler vardı, içsel alem binbir esintinin girdabındaydı, beyinle sinir sistemi arasındaki trafik yoğundu, gerilimli bekleyiş, akan zamanın ana unsuruydu. Her şeye karşın, bu tedirginlik yığınağı içinde teskin ve sevinç ışkınları da uç veriyordu. Zira, koğuşlardaki tutuklu arkadaşlar deneyimliydi, nasıl olsa onların yayına verilecektik, o andan itibaren de güçlü bir içsel onarımla moral bulacaktık. Aramızda kapanan tutukevi demir kapısı bir anda dış dünyayla bağlantımızı kesti, üstte tanımladığım gerilimsel iklime bizi taşıdı. "Gün ola harman ola" deyip beklemeye koyulduk."
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat