Acar yalın bir türkçe ile yazıyor. Halkın kullandığı bazı özel sözcükleri de kullanıyor. Onları bir bir anmamıza gerek yok. Bu sözcükler yadırganmıyor, yerli yerinde kullanıldıkları için de güzel duruyor kullanıldıkları yerde. Kendisi de, "öykülerimde halk dilini yeğlerim. Bunu yaparken sözcüklerin en sevimlisini seçer, birbiriyle sevişen sözcüklerin yan yana gelmesini sağlarım." diyor.
-Muzaffer Uyguner
İnsan yapısını, mayasını tanıyor. Çok değişik çevrelerden başarıyla canlandırılmış kişiler var öykülerinde. Hepside yaşayan varlıklar; Çehov kişilerin (biraz da Essendal'ın) yarattığı etkiye benzer bir sevecenlikle izliyoruz öykülerini.
-Cemalettin Aykın
Nedir Turgut Acar öykülerini ilginç kılan. Birincisi dil... Öyküler yarım kalmış bir söyleşiyi sürdürmek» istermiş gibi başlıyor. Konuşma dilinden, günlük düden yola çıkılarak olay verilmek isteniyor. Tümceler olabildiğince kısa ve belirgin. Uzun tamlamalar, betimlemeler, ileri geri zamanlar arası yürüyüşler yok. Düş gerçeğe bağlı olarak dozunda veriliyor. Daha çok kişilerin içsel konuşmalarında," düşünce dünyalarında, iç hesaplaşmalarında... Sayfalar dolusu uzun anlatıları yeğlemiyor yazar.
-Arife Kalender
Turgut Acar'ın, çok içten, basit, okuru yormayan ve okudukça onu kendisine yaklaştıran bir biçemi var. "Sigaraya Koşulan Beyaz Atlar" yapıtında sergilediği öykülerinde, bu içtenliği, açık yürekliliği duyumsuyoruz. Ayrıca sayfalar arasında nice zamandır görmediğimiz, okuyamadığımız, duyamadığımız oysa çok sevdiğimiz sözcüklerle karşılaşıyoruz. Hani, hoşlandığınız bir arkadaşınızı yıllarca görmemişsiniz, çok özlemişsinizdir de, birdenbire karşınıza çıkınca sevinçten yüreğiniz oynar, işte öyle. Eseme (mantık), yenilmek (hafiflemek), tansık (mucize), yeleme (ciddi olmayan) gibi. Bu derinliği olan, soyut, düşsel öykülerde, her okur kendinden bir parça bulacaktır.
-Yılmaz Çongar
Acar yalın bir türkçe ile yazıyor. Halkın kullandığı bazı özel sözcükleri de kullanıyor. Onları bir bir anmamıza gerek yok. Bu sözcükler yadırganmıyor, yerli yerinde kullanıldıkları için de güzel duruyor kullanıldıkları yerde. Kendisi de, "öykülerimde halk dilini yeğlerim. Bunu yaparken sözcüklerin en sevimlisini seçer, birbiriyle sevişen sözcüklerin yan yana gelmesini sağlarım." diyor.
-Muzaffer Uyguner
İnsan yapısını, mayasını tanıyor. Çok değişik çevrelerden başarıyla canlandırılmış kişiler var öykülerinde. Hepside yaşayan varlıklar; Çehov kişilerin (biraz da Essendal'ın) yarattığı etkiye benzer bir sevecenlikle izliyoruz öykülerini.
-Cemalettin Aykın
Nedir Turgut Acar öykülerini ilginç kılan. Birincisi dil... Öyküler yarım kalmış bir söyleşiyi sürdürmek» istermiş gibi başlıyor. Konuşma dilinden, günlük düden yola çıkılarak olay verilmek isteniyor. Tümceler olabildiğince kısa ve belirgin. Uzun tamlamalar, betimlemeler, ileri geri zamanlar arası yürüyüşler yok. Düş gerçeğe bağlı olarak dozunda veriliyor. Daha çok kişilerin içsel konuşmalarında," düşünce dünyalarında, iç hesaplaşmalarında... Sayfalar dolusu uzun anlatıları yeğlemiyor yazar.
-Arife Kalender
Turgut Acar'ın, çok içten, basit, okuru yormayan ve okudukça onu kendisine yaklaştıran bir biçemi var. "Sigaraya Koşulan Beyaz Atlar" yapıtında sergilediği öykülerinde, bu içtenliği, açık yürekliliği duyumsuyoruz. Ayrıca sayfalar arasında nice zamandır görmediğimiz, okuyamadığımız, duyamadığımız oysa çok sevdiğimiz sözcüklerle karşılaşıyoruz. Hani, hoşlandığınız bir arkadaşınızı yıllarca görmemişsiniz, çok özlemişsinizdir de, birdenbire karşınıza çıkınca sevinçten yüreğiniz oynar, işte öyle. Eseme (mantık), yenilmek (hafiflemek), tansık (mucize), yeleme (ciddi olmayan) gibi. Bu derinliği olan, soyut, düşsel öykülerde, her okur kendinden bir parça bulacaktır.
-Yılmaz Çongar