Osmanlılar ile Safeviler İslam aleminde hakimiyet kurmak ve genişlemek amacıyla birbiriyle çetin bir çatışmaya girmiş ve bu çatışmalarını meşrulaştırmak için çeşitli ideolojik araçlara başvurmuştur. Tasavvufi oluşumlar, Hüseyniye meclisleri gibi yapılar iki devlet arasındaki siyasi rekabetin meşrulaştırıcı birer aracı olarak kullanılmıştır. Bu iki devlet bununla da yetinmeyerek kelami içtihatları ve fıkhi mezhepleri de rekabet ve çatışmanın birer aracı haline getirmiş ve Safeviler, İmamiyye mezhebinden siyasal meşruiyet devşirirken Osmanlılar da Hanefiliği ön plana çıkarmıştır.
Osmanlı-Safevi çatışması bazen Şii-Sünni çatışması olarak değerlendirilirken bazen de Arap-Fars veya Türk-Fars çatışması olarak yorumlanmaktadır. İncelemeye çalıştığımız bu konunun önemini göz önünde bulundurduğumuzda din-siyaset, davet (ideoloji)-devlet ve fakih-sultan arasındaki tarihsel ilişkilerin arka planını gözden geçirmemiz gerekecektir. Bu ilişkinin boyutları iki taraf arasındaki uzlaşma ya da zıtlaşmanın mahiyetini belirler.
Osmanlılar ile Safeviler İslam aleminde hakimiyet kurmak ve genişlemek amacıyla birbiriyle çetin bir çatışmaya girmiş ve bu çatışmalarını meşrulaştırmak için çeşitli ideolojik araçlara başvurmuştur. Tasavvufi oluşumlar, Hüseyniye meclisleri gibi yapılar iki devlet arasındaki siyasi rekabetin meşrulaştırıcı birer aracı olarak kullanılmıştır. Bu iki devlet bununla da yetinmeyerek kelami içtihatları ve fıkhi mezhepleri de rekabet ve çatışmanın birer aracı haline getirmiş ve Safeviler, İmamiyye mezhebinden siyasal meşruiyet devşirirken Osmanlılar da Hanefiliği ön plana çıkarmıştır.
Osmanlı-Safevi çatışması bazen Şii-Sünni çatışması olarak değerlendirilirken bazen de Arap-Fars veya Türk-Fars çatışması olarak yorumlanmaktadır. İncelemeye çalıştığımız bu konunun önemini göz önünde bulundurduğumuzda din-siyaset, davet (ideoloji)-devlet ve fakih-sultan arasındaki tarihsel ilişkilerin arka planını gözden geçirmemiz gerekecektir. Bu ilişkinin boyutları iki taraf arasındaki uzlaşma ya da zıtlaşmanın mahiyetini belirler.