Oysa çok daha geri bir üretim ve gevşek bir siyasal örgütlenme düzeyindeki feodal yapılar çözülürken yerini, güçlü, merkezi / kapitalist oluşumlara bıraktı. Bu kitap genel anlamda, paradoksal gibi görünen bu süreçlerin açıklığa kavuşturulmasını amaçlıyor. Bu sürecin açıklığa kavuşturulması ise, konuyla ilgili bir dizi başka soruların yanıtlanmasını gerektiriyor. Gelişme dinamizmine sahip olan feodal yapılar olduğuna göre, bu yapıların kapitalizme geçişi kolaylaştıran temel karakteristikleri nelerdir? Osmanlı toplum yapısında da bu temel özelliklerin varlığından söz edebilir miyiz? Eğer edemezsek, daha gerilere giderek, her iki toplum nasıl bir süreç sonunda farklı sosyoekonomik ve siyasal örgütlenme modellerine ulaştı. Feodal ve Osmanlı toplum yapıları çözülüş sürecinde birbirlerini ne şekilde etkiledi? Eğer kapitalizm doğuşunu feodal yapıların bazı özelliklerine borçluysa, Osmanlı toplumunun niçin kapitalizme geçemediğinden önce, feodaliteye geçip geçemediği, eğer geçemediyse niçin geçemediği sorusu öncelik kazanıyor. Bu sorunun yanıtı, Selçuklu/Osmanlı yapılarının dinamik bir analizini gerektiriyor. Yani feodalitede olduğu gibi, Osmanlı toplumunun temel özellikleri de oluşum süreci incelenerek ortaya çıkarılmalı. Çözümlemenin ancak bu aşamasından sonra, Osmanlı toplumunun kapitalizm/sanayileşme sürecine geçemeyiş nedenlerinin araştırılmasına başlayabilmek için yeterli veriye sahip olunabilir. Osmanlı toplumunda kapitalizmin gelişemeyişinin içsel nedenleri olmalı. Sorunu sırf dış faktöre dayanarak, yani Batı Avrupa'daki kapitalist gelişme sonucu kurulan güçlü devletlerin baskılarıyla açıklamak, yeterli olmasa gerek. Zira böyle bir açıklama yeterli olsaydı, bu kez de niçin Batı Avrupa ülkelerinin ilk önce kapitalizm/sanayileşme sürecine girdiklerinin açıklanması gerekirdi. Bu zorunluluk da bizi yine iç koşullarının araştırılmasına götürürdü. Eli-nizdeki çalışma bu ve benzeri sorular göz önünde tutularak, bir giriş kitabı niteliğinde öğrenciler ve konuya yeni ilgi duyanlar için kaleme alındı.
Oysa çok daha geri bir üretim ve gevşek bir siyasal örgütlenme düzeyindeki feodal yapılar çözülürken yerini, güçlü, merkezi / kapitalist oluşumlara bıraktı. Bu kitap genel anlamda, paradoksal gibi görünen bu süreçlerin açıklığa kavuşturulmasını amaçlıyor. Bu sürecin açıklığa kavuşturulması ise, konuyla ilgili bir dizi başka soruların yanıtlanmasını gerektiriyor. Gelişme dinamizmine sahip olan feodal yapılar olduğuna göre, bu yapıların kapitalizme geçişi kolaylaştıran temel karakteristikleri nelerdir? Osmanlı toplum yapısında da bu temel özelliklerin varlığından söz edebilir miyiz? Eğer edemezsek, daha gerilere giderek, her iki toplum nasıl bir süreç sonunda farklı sosyoekonomik ve siyasal örgütlenme modellerine ulaştı. Feodal ve Osmanlı toplum yapıları çözülüş sürecinde birbirlerini ne şekilde etkiledi? Eğer kapitalizm doğuşunu feodal yapıların bazı özelliklerine borçluysa, Osmanlı toplumunun niçin kapitalizme geçemediğinden önce, feodaliteye geçip geçemediği, eğer geçemediyse niçin geçemediği sorusu öncelik kazanıyor. Bu sorunun yanıtı, Selçuklu/Osmanlı yapılarının dinamik bir analizini gerektiriyor. Yani feodalitede olduğu gibi, Osmanlı toplumunun temel özellikleri de oluşum süreci incelenerek ortaya çıkarılmalı. Çözümlemenin ancak bu aşamasından sonra, Osmanlı toplumunun kapitalizm/sanayileşme sürecine geçemeyiş nedenlerinin araştırılmasına başlayabilmek için yeterli veriye sahip olunabilir. Osmanlı toplumunda kapitalizmin gelişemeyişinin içsel nedenleri olmalı. Sorunu sırf dış faktöre dayanarak, yani Batı Avrupa'daki kapitalist gelişme sonucu kurulan güçlü devletlerin baskılarıyla açıklamak, yeterli olmasa gerek. Zira böyle bir açıklama yeterli olsaydı, bu kez de niçin Batı Avrupa ülkelerinin ilk önce kapitalizm/sanayileşme sürecine girdiklerinin açıklanması gerekirdi. Bu zorunluluk da bizi yine iç koşullarının araştırılmasına götürürdü. Eli-nizdeki çalışma bu ve benzeri sorular göz önünde tutularak, bir giriş kitabı niteliğinde öğrenciler ve konuya yeni ilgi duyanlar için kaleme alındı.