Neden böyle bir hikâye yazmayı düşündüm? Bunu sizinle paylaşmak için, bu yaz yaşadığım yarım günlük bir hikâyeyi anlatmam gerek. Edremit'in kuzeydoğusuna doğru, üç kilometre kadar yürürseniz; Kaz Dağları'nın bir bölümü olan yeşil tepelerin eteğinde, yeşillikler arasında bir köy görürsünüz, adı Çamcı köyü. Köyün nüfusunun büyük bir kısmını, Türkmenler veya Yörükler dediğimiz, kökeni Orta Asya Oğuz Türklerine dayanan; Müslüman olmayı kabul ettikten sonra, "Türke âmin" sonradan; "Türkemen" daha sonra da "Türkmen" adıyla anılan kavimlerin uzantısından oluşur. Bazılarına göre onlar, Türkmen değil, Yörüklerdir. Bazı görüşlere göre de aslında her ikisi de aynı kavimdir ve birbirlerinden farkları yoktur. Fizik olarak, Orta Asya Türklerinin bütün özelliğini taşımaktadırlar. Yuvarlak çehreli, koyu tenli, kahverengi gözlü ve orta boylu insanlardır. Bal renginden biraz koyu olan iri gözlerinin çevresinde, onlardan çok daha koyu; uzun kirpikleri vardı. Elmacık kemikleri hafif çıkıktı. Saçları çok gür ve kirpiklerinin rengindeydi. Burnu çok muntazamdı. En güzel tarafı da, cildi ve dolgun dudaklarıydı. Ablası ile kıyaslanamayacak kadar güzeldi. Belki de, köyündeki ve yakın çevredeki tüm köylerin en güzel kızıydı. Birçokları daha şimdiden ona, "yedi köyün güzeli" adını boşuna takmamışlardı. Feraye bu güzelliğinin farkındaydı. Yürüyüşü edalı, bakışı tebessümle çok güzeldi. Mehmet Cavit Bey, "Fikret Ağa, bence düğünü kesin. Edremit'te çok kötü olaylar oluyor. Buraya kadar sıçrayabilir. Tabii, konu sadece bu da değil. Başka bir durum daha var. Maalesef, Hamdi Köprülülü Bey, Sultan Vahdettin'in sivil paşası Anzavur Ahmet ve adamları tarafından, Yenice'nin İnnova Köyü yakınlarında, elleri bağlı olarak, bir arabanın arkasına bağlanmış vaziyette götürülürken, şehit edilmiş. Çanakkale ve bütün Ege, yas içinde." Bu baskın, çok bilinçli yapılmıştı. Kimi, ne kadar ve neresinden yaralamaları gerekiyorsa öyle ateş edilmiş, kurşunlara gideceği yerler adeta ezberletilmişti. Tabii bu arada misafirlerin bir kısmı da ufak tefek yaralar almıştı. Gerçek şuydu ki; bu düğün baskını, işgalin bir parçası olmaktan ziyade, Konstantin'in kustuğu kindi. (Tanıtım Bülteninden)
Neden böyle bir hikâye yazmayı düşündüm? Bunu sizinle paylaşmak için, bu yaz yaşadığım yarım günlük bir hikâyeyi anlatmam gerek. Edremit'in kuzeydoğusuna doğru, üç kilometre kadar yürürseniz; Kaz Dağları'nın bir bölümü olan yeşil tepelerin eteğinde, yeşillikler arasında bir köy görürsünüz, adı Çamcı köyü. Köyün nüfusunun büyük bir kısmını, Türkmenler veya Yörükler dediğimiz, kökeni Orta Asya Oğuz Türklerine dayanan; Müslüman olmayı kabul ettikten sonra, "Türke âmin" sonradan; "Türkemen" daha sonra da "Türkmen" adıyla anılan kavimlerin uzantısından oluşur. Bazılarına göre onlar, Türkmen değil, Yörüklerdir. Bazı görüşlere göre de aslında her ikisi de aynı kavimdir ve birbirlerinden farkları yoktur. Fizik olarak, Orta Asya Türklerinin bütün özelliğini taşımaktadırlar. Yuvarlak çehreli, koyu tenli, kahverengi gözlü ve orta boylu insanlardır. Bal renginden biraz koyu olan iri gözlerinin çevresinde, onlardan çok daha koyu; uzun kirpikleri vardı. Elmacık kemikleri hafif çıkıktı. Saçları çok gür ve kirpiklerinin rengindeydi. Burnu çok muntazamdı. En güzel tarafı da, cildi ve dolgun dudaklarıydı. Ablası ile kıyaslanamayacak kadar güzeldi. Belki de, köyündeki ve yakın çevredeki tüm köylerin en güzel kızıydı. Birçokları daha şimdiden ona, "yedi köyün güzeli" adını boşuna takmamışlardı. Feraye bu güzelliğinin farkındaydı. Yürüyüşü edalı, bakışı tebessümle çok güzeldi. Mehmet Cavit Bey, "Fikret Ağa, bence düğünü kesin. Edremit'te çok kötü olaylar oluyor. Buraya kadar sıçrayabilir. Tabii, konu sadece bu da değil. Başka bir durum daha var. Maalesef, Hamdi Köprülülü Bey, Sultan Vahdettin'in sivil paşası Anzavur Ahmet ve adamları tarafından, Yenice'nin İnnova Köyü yakınlarında, elleri bağlı olarak, bir arabanın arkasına bağlanmış vaziyette götürülürken, şehit edilmiş. Çanakkale ve bütün Ege, yas içinde." Bu baskın, çok bilinçli yapılmıştı. Kimi, ne kadar ve neresinden yaralamaları gerekiyorsa öyle ateş edilmiş, kurşunlara gideceği yerler adeta ezberletilmişti. Tabii bu arada misafirlerin bir kısmı da ufak tefek yaralar almıştı. Gerçek şuydu ki; bu düğün baskını, işgalin bir parçası olmaktan ziyade, Konstantin'in kustuğu kindi. (Tanıtım Bülteninden)