Dünyanın her yerinde insanlar kendi aralarındaki matbu, örfi, zımni mutabakatlara riayet ederler. Bunun adı “haremi şeriftir.” Özel koruma alanıdır, soylu mahremdir, şerefli harimdir, özeldir, saklıdır, mülktür, namustur, onurdur, son mukaddes alandır, cana, canana eşittir. Allah'ın Haremi Şerif'i vardır, bu Mescid-i Haram'dır, Kâbe'nin etrafıdır. Kuran-ı Kerim en olağanüstü durumlarda, hatta Kuran'ın en sert ayetinde bile orada savaş yapılmayacağını belirtir. Devletlerin haremi şerifi vardır. Dinin haremi şerifi vardır. Kamunun haremi şerifi vardır. Bireylerin haremi şerifi vardır. Bunlara sadece hürmet edilmelidir.
Hizmet hareketi yapısal olarak “kendi dışındaki her şeyin üzerinden” önce “hürmet” perdesini kaldırdı. Sonra hürmetsizlik haramı helalleştirdi hatta mendup, müstehap bile değil vacipleştirdi, inanmayacaksınız ama yakından izleyin “farzlaştırdı.” Sonra devletin haremine girdi, kripto alanına. Dinin haremine girdi, rububiyetin ihlaline, israiliyata. Kamunun haremine girdi,
barışın, demokrasinin üzerine bastı. Bireyin haremine girdi, hukuksuz dinledi, nefisleri çıplak hissettirdi vs.
Oysaki her birinin en kıymetli misafiri idiler! Haklı olarak hepsi birlikte soruyor şimdi: Haremlerimizde izinsiz ne yapıyorsunuz öyle! Doğrusu böylesi ne görüldü, ne işitildi! Devlettir bu, güvenilmez, haremine girilmesine rağmen gün gelir onlarla anlaşır, affeder, sündürür, bir yoluna koyabilir. Bireyler sarsaktırlar, onurlarıyla oynanmasına rağmen sinerek, korkarak ya da başka bir anlaşılır nedenle, haklarından vazgeçebilir, belki haklarını helal edebilirler. Ama iki unsur onları ve olanları affetmeyecek, kamuoyunu etkiledikleri kadarının bedelini alacaklar. Öyle görünüyor ki, bu iki olgu, din/sünnetullah ve kamu vicdanı, onları gömecektir. Onlar sadece devlet ve bireylerin onuru ile oynasalardı bir çıkış yolu bulabilirlerdi ama dinin ve kamunun haremine girmemelidirler.
Dünyanın her yerinde insanlar kendi aralarındaki matbu, örfi, zımni mutabakatlara riayet ederler. Bunun adı “haremi şeriftir.” Özel koruma alanıdır, soylu mahremdir, şerefli harimdir, özeldir, saklıdır, mülktür, namustur, onurdur, son mukaddes alandır, cana, canana eşittir. Allah'ın Haremi Şerif'i vardır, bu Mescid-i Haram'dır, Kâbe'nin etrafıdır. Kuran-ı Kerim en olağanüstü durumlarda, hatta Kuran'ın en sert ayetinde bile orada savaş yapılmayacağını belirtir. Devletlerin haremi şerifi vardır. Dinin haremi şerifi vardır. Kamunun haremi şerifi vardır. Bireylerin haremi şerifi vardır. Bunlara sadece hürmet edilmelidir.
Hizmet hareketi yapısal olarak “kendi dışındaki her şeyin üzerinden” önce “hürmet” perdesini kaldırdı. Sonra hürmetsizlik haramı helalleştirdi hatta mendup, müstehap bile değil vacipleştirdi, inanmayacaksınız ama yakından izleyin “farzlaştırdı.” Sonra devletin haremine girdi, kripto alanına. Dinin haremine girdi, rububiyetin ihlaline, israiliyata. Kamunun haremine girdi,
barışın, demokrasinin üzerine bastı. Bireyin haremine girdi, hukuksuz dinledi, nefisleri çıplak hissettirdi vs.
Oysaki her birinin en kıymetli misafiri idiler! Haklı olarak hepsi birlikte soruyor şimdi: Haremlerimizde izinsiz ne yapıyorsunuz öyle! Doğrusu böylesi ne görüldü, ne işitildi! Devlettir bu, güvenilmez, haremine girilmesine rağmen gün gelir onlarla anlaşır, affeder, sündürür, bir yoluna koyabilir. Bireyler sarsaktırlar, onurlarıyla oynanmasına rağmen sinerek, korkarak ya da başka bir anlaşılır nedenle, haklarından vazgeçebilir, belki haklarını helal edebilirler. Ama iki unsur onları ve olanları affetmeyecek, kamuoyunu etkiledikleri kadarının bedelini alacaklar. Öyle görünüyor ki, bu iki olgu, din/sünnetullah ve kamu vicdanı, onları gömecektir. Onlar sadece devlet ve bireylerin onuru ile oynasalardı bir çıkış yolu bulabilirlerdi ama dinin ve kamunun haremine girmemelidirler.