Yaşadığımız yüzyılda maddeye ve dünyaya yönelik materyalist bir anlayışın, dünyanın dört bir tarafında etkin hâle gelmesiyle, İslâm dışı yaşam tarzının ve inançsızlığın yaygınlaştığı çağımızda, özellikle İslâm'a karşı yürütülen saldırılara karşı bazı İslâm âlimleri bu tür bir anlayışa karşı koyabilmek ve etkisiz hâle getirebilmek amacıyla Kur'ân-ı Kerim tefsirlerine, farklı bir anlayış ve yaklaşım üslubu ortaya koymuşlardır. İslâm âlimlerinin bu tür bir yaklaşım sergilemesi, aslında mevcut duruma karşı bir cevap vermeye ve farklı bir üsluba yönelmeyi bir ihtiyaç görmelerinden kaynaklanmaktaydı. İşte böyle bir düşünce ve yaklaşım içerisinde bulunan müfessirlerden birisi de, 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden ve aksiyon adamlarından olan Seyyid Kutub'tur.
Seyyid Kutub; hayatı, eserleri ve idamıyla, 20. Yüzyılın ikinci yarısında gelişen İslâmî düşünce ve hareketler üzerinde büyük bir tesir bırakmış önemli fikir adamlarındandır. Eserleri, pek çok dile çevrildiği için etkisi de özellikle Müslümanların yaşadığı bütün coğrafyaya yayılmıştır.
Seyyid Kutub, Kur'ân-ı Kerîm'de her sûrenin kalbe hayat veren bir özelliğe sâhip olduğunu, bazen tek, bazen de muayyen bir eksene bağlı birden fazla konuyu ihtiva ettiğini, bu konuları belirli yönlerden kavrayıp kucaklayan ve aralarında uyum sağlayan bir havası bulunduğunu söyler; ayrıca her sûrenin kendine has bir âhenk taşıdığını ve bu âhengin zaman zaman konunun özelliğine göre değişiklik gösterdiğini kaydeder. Bu düşünce ile müfessir sûreleri cümle cümle, âyet âyet veya kısa bölümler hâlinde değil, konuların zaman içi ve zaman dışı bütünlüğünü göz önünde tutarak bölümlere ayırmak sûretiyle tefsir eder. Ancak bir sûrenin tefsirine geçmeden önce onun asıl maksadı, adı, âyet sayısı, Mekkî veya Medenî oluşu hakkında bilgiler verir; eğer varsa bu konulardaki ihtilâfları belirtir; bazen de kısa bir özetle muhtevasını açıklar.
“Fî Zılâl'il-Kur'ân”, 20. yüzyılda yazılan içtimaî-edebî tefsirlerin en çok ilgi toplayan örneklerinden birini oluşturur.
Yaşadığımız yüzyılda maddeye ve dünyaya yönelik materyalist bir anlayışın, dünyanın dört bir tarafında etkin hâle gelmesiyle, İslâm dışı yaşam tarzının ve inançsızlığın yaygınlaştığı çağımızda, özellikle İslâm'a karşı yürütülen saldırılara karşı bazı İslâm âlimleri bu tür bir anlayışa karşı koyabilmek ve etkisiz hâle getirebilmek amacıyla Kur'ân-ı Kerim tefsirlerine, farklı bir anlayış ve yaklaşım üslubu ortaya koymuşlardır. İslâm âlimlerinin bu tür bir yaklaşım sergilemesi, aslında mevcut duruma karşı bir cevap vermeye ve farklı bir üsluba yönelmeyi bir ihtiyaç görmelerinden kaynaklanmaktaydı. İşte böyle bir düşünce ve yaklaşım içerisinde bulunan müfessirlerden birisi de, 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden ve aksiyon adamlarından olan Seyyid Kutub'tur.
Seyyid Kutub; hayatı, eserleri ve idamıyla, 20. Yüzyılın ikinci yarısında gelişen İslâmî düşünce ve hareketler üzerinde büyük bir tesir bırakmış önemli fikir adamlarındandır. Eserleri, pek çok dile çevrildiği için etkisi de özellikle Müslümanların yaşadığı bütün coğrafyaya yayılmıştır.
Seyyid Kutub, Kur'ân-ı Kerîm'de her sûrenin kalbe hayat veren bir özelliğe sâhip olduğunu, bazen tek, bazen de muayyen bir eksene bağlı birden fazla konuyu ihtiva ettiğini, bu konuları belirli yönlerden kavrayıp kucaklayan ve aralarında uyum sağlayan bir havası bulunduğunu söyler; ayrıca her sûrenin kendine has bir âhenk taşıdığını ve bu âhengin zaman zaman konunun özelliğine göre değişiklik gösterdiğini kaydeder. Bu düşünce ile müfessir sûreleri cümle cümle, âyet âyet veya kısa bölümler hâlinde değil, konuların zaman içi ve zaman dışı bütünlüğünü göz önünde tutarak bölümlere ayırmak sûretiyle tefsir eder. Ancak bir sûrenin tefsirine geçmeden önce onun asıl maksadı, adı, âyet sayısı, Mekkî veya Medenî oluşu hakkında bilgiler verir; eğer varsa bu konulardaki ihtilâfları belirtir; bazen de kısa bir özetle muhtevasını açıklar.
“Fî Zılâl'il-Kur'ân”, 20. yüzyılda yazılan içtimaî-edebî tefsirlerin en çok ilgi toplayan örneklerinden birini oluşturur.