Sanki bu dünyalı değilmişim gibi çevreyi tetikte, tedirgin gözlerle süzüyordum. Gökyüzünün tek bir ustanın elinden çıkmış halini de, denizden gelen rüzgârın sesini de duymuyordum. Kalabalık caddenin uğultusu arasında kaybolup gitmiş adeta sürükleniyor, ayaklarımın altında kayan toprağa karışıp akıyordum. Her yerde beni arayan polislerden sakınmak için boynumu deri kabanıma kıstırmış; ara sıra başımı kaldırıp, peygamberi takip eden bulut gibi, beni izleyen bulutlara bakıyor, onları; pimi çekilmiş bir el bombası ya da bazen üzerime doğrultulmuş bir silah gibi algılayıp, ürküntü içinde tekrar kabanıma sokuyordum başımı.
Sanki bu dünyalı değilmişim gibi çevreyi tetikte, tedirgin gözlerle süzüyordum. Gökyüzünün tek bir ustanın elinden çıkmış halini de, denizden gelen rüzgârın sesini de duymuyordum. Kalabalık caddenin uğultusu arasında kaybolup gitmiş adeta sürükleniyor, ayaklarımın altında kayan toprağa karışıp akıyordum. Her yerde beni arayan polislerden sakınmak için boynumu deri kabanıma kıstırmış; ara sıra başımı kaldırıp, peygamberi takip eden bulut gibi, beni izleyen bulutlara bakıyor, onları; pimi çekilmiş bir el bombası ya da bazen üzerime doğrultulmuş bir silah gibi algılayıp, ürküntü içinde tekrar kabanıma sokuyordum başımı.