Duyarlığa seslenen fotoğrafın kazandırdığı inandırıcılık gücü onun eleştirel gücü ile orantılıdır. Çünkü fotoğraf tartışmaya yer bırakmayacak kadar bir tarihsel kanıttır. Objektife yansıyan görüntü ve fotoğrafı çeken kişinin olaya tanıklık etmesi fotoğrafın tarihte ettiği tanıklığın gerçek olması nedeniyle gücünü daha da arttırmaktadır. Bunun en dramatik örneğini Kevin Carter'ın 1994 yılında Sudan'da çektiği Akbaba ve Çocuk fotoğrafında görebiliriz. Bu fotoğraf çeken ve çekilen kişiyi ölüme götüren fotoğraftır. Carter her ne kadar bu fotoğrafı ile Pulitzer ödülünü almış olsa da çektiği fotoğraf Afrika'da ki açlığın simgesi olsa da vicdan azabına dayanamayarak ölümü seçmiştir. Bu durum bu fotoğrafın gücünü daha da arttırmıştır. Çünkü fotoğrafçı yaşamın en zor anlarını dondurup tarihe miras bırakırken bulundukları coğrafyada gözlerden uzakta olup biten lerden insanlığı haberdar etme görevini de üstlenir. Fotoğrafçının kafasındaki tek düşünce deklanşöre bastığı an görüntülediği anın kalıcılaşmasıdır. Kevin Carter 1994'ün bir Haziran günü bahçe sulama hortumunu araba egzosuna bağlayarak fotoğrafı ve yaşamı bırakmıştır. Geride bıraktığı intihar notu karmaşıktır ama içinde bulunduğu ızdırab dolu ruh halini sorgulayan hiçbir şey yoktur. Yazmadan birkaç zaman önce Kendimi normal insanlara yabancılaşmış hissediyorum. Objektif kapakları kapanıyor ve korkunç kan görüntüleriyle karanlık yerlere doğru geriliyorum. demiştir. Fotoğraf konuşmalı soru sormalı veya sordurmalıdır. Algılayanı gizliden gizliye düşünmeye zorlamalıdır. Life'in editörleri 1937 yılında ABD'ye gelen Kertesz'in fotoğraflarını geri çevirmişler neden olarak da bunların çok fazla konuştuğunu söylemişlerdir. Kertesz'in bu fotoğrafları bizim düşünmemizi sağlamıştır. Farklı bir anlamı vardır. Roland Bartes'e göre fotoğraf korkuttuğu ittiği hatta damgaladığı zaman değil kara kara düşündürdüğü zaman yıkıcıdır. Fotoğraf algılayıcısını rahatsız etmelidir. Fotoğrafın mucidi Nicephore Niepce ismini bugün çok az kişi bilse de mucidi olduğu fotoğraf uygarlığımızın en çok kullandığı dil olmuştur. Bu dil yeri geldiğinde demokrasinin gereği olan iktidarın muhalefetin azınlıkların veya kısaca ötekilerin itiraz dili olmuştur. Fotoğraf bu itirazını haykırışını çabasını gerçeği yansıttığı özgür ve anlaşılır olması gerektiği ve demokratik olduğu için yapar.
Duyarlığa seslenen fotoğrafın kazandırdığı inandırıcılık gücü onun eleştirel gücü ile orantılıdır. Çünkü fotoğraf tartışmaya yer bırakmayacak kadar bir tarihsel kanıttır. Objektife yansıyan görüntü ve fotoğrafı çeken kişinin olaya tanıklık etmesi fotoğrafın tarihte ettiği tanıklığın gerçek olması nedeniyle gücünü daha da arttırmaktadır. Bunun en dramatik örneğini Kevin Carter'ın 1994 yılında Sudan'da çektiği Akbaba ve Çocuk fotoğrafında görebiliriz. Bu fotoğraf çeken ve çekilen kişiyi ölüme götüren fotoğraftır. Carter her ne kadar bu fotoğrafı ile Pulitzer ödülünü almış olsa da çektiği fotoğraf Afrika'da ki açlığın simgesi olsa da vicdan azabına dayanamayarak ölümü seçmiştir. Bu durum bu fotoğrafın gücünü daha da arttırmıştır. Çünkü fotoğrafçı yaşamın en zor anlarını dondurup tarihe miras bırakırken bulundukları coğrafyada gözlerden uzakta olup biten lerden insanlığı haberdar etme görevini de üstlenir. Fotoğrafçının kafasındaki tek düşünce deklanşöre bastığı an görüntülediği anın kalıcılaşmasıdır. Kevin Carter 1994'ün bir Haziran günü bahçe sulama hortumunu araba egzosuna bağlayarak fotoğrafı ve yaşamı bırakmıştır. Geride bıraktığı intihar notu karmaşıktır ama içinde bulunduğu ızdırab dolu ruh halini sorgulayan hiçbir şey yoktur. Yazmadan birkaç zaman önce Kendimi normal insanlara yabancılaşmış hissediyorum. Objektif kapakları kapanıyor ve korkunç kan görüntüleriyle karanlık yerlere doğru geriliyorum. demiştir. Fotoğraf konuşmalı soru sormalı veya sordurmalıdır. Algılayanı gizliden gizliye düşünmeye zorlamalıdır. Life'in editörleri 1937 yılında ABD'ye gelen Kertesz'in fotoğraflarını geri çevirmişler neden olarak da bunların çok fazla konuştuğunu söylemişlerdir. Kertesz'in bu fotoğrafları bizim düşünmemizi sağlamıştır. Farklı bir anlamı vardır. Roland Bartes'e göre fotoğraf korkuttuğu ittiği hatta damgaladığı zaman değil kara kara düşündürdüğü zaman yıkıcıdır. Fotoğraf algılayıcısını rahatsız etmelidir. Fotoğrafın mucidi Nicephore Niepce ismini bugün çok az kişi bilse de mucidi olduğu fotoğraf uygarlığımızın en çok kullandığı dil olmuştur. Bu dil yeri geldiğinde demokrasinin gereği olan iktidarın muhalefetin azınlıkların veya kısaca ötekilerin itiraz dili olmuştur. Fotoğraf bu itirazını haykırışını çabasını gerçeği yansıttığı özgür ve anlaşılır olması gerektiği ve demokratik olduğu için yapar.