Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır elbet.
Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl, bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgüsünden çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde.
Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarihteki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilimsel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filozofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi...
Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans'taki bilimsel ve felsefî mirasın bilincindeydiler.
Bilim ve özellikle mekanikteki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı kılan, devraldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıyabilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat edebilmişlerdir.
Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce gelenekleri kadar belki "derin" değildi, ancak insanı bizzat yaşamın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç noktasına götürerek "aydınlanma"nın en büyük payesini kazanmıştır.
Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket, yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot, D'Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya tanıtmaktadır.
Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır elbet.
Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl, bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgüsünden çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde.
Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarihteki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilimsel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filozofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi...
Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans'taki bilimsel ve felsefî mirasın bilincindeydiler.
Bilim ve özellikle mekanikteki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı kılan, devraldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıyabilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat edebilmişlerdir.
Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce gelenekleri kadar belki "derin" değildi, ancak insanı bizzat yaşamın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç noktasına götürerek "aydınlanma"nın en büyük payesini kazanmıştır.
Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket, yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot, D'Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya tanıtmaktadır.