Elif Şafak, Türk edebiyatının son on yılında, Orhan Pamuk ve İhsan Oktay Anar gibi, varlığını kuvvetle hissettiren bir romancı oldu. Romanları giderek çok satar hale geldi; birçok dile çevriliyor ve bir bölük okuyucu tarafından ilgiyle okunuyor. Ancak tuhaftır, bir grup okuyucu tarafından da o oranda giderek sevilmeyen, görülmek istenmeyen bir yazara dönüştüğü gözlemleniyor. Gazeteler, onun TÜYAP kitap fuarında dört saat kitap imzalamaktan bileklerinin yorulduğunu yazınca Ertuğrul Özkök, “Islak imza makinesi lazım” (Hürriyet, 3 Kasım 2009) diye yazarken, Semih Gümüş, “Edebiyatın Dünü ve Yarını” altbaşlıklı Modernizm ve Postmodernizm kitabında Elif Şafak'ın adını bile anmıyor.
Taraf gazetesinde “Telesiyej” köşesinde, “Elif Şafak insanı şaşırtıyor hep. Bu kadar da homo-populikus olunur mu yavu?” (16 Haziran 2010) diye yazılıyor. Elif Şafak, açıktır ki bir fenomene dönüşmüştür. Seveni kadar sevmeyeni vardır. Sevmek de sevmemek da bir ilgi biçimi olduğuna göre, bu ilginin nedenlerini araştırmak, nedenleri araştırırken bilimsel bir tutumla romanları incelemek ve elde edilen bulguları yorumlayarak bir hükme varmak araştırmacıların görevidir.
Elif Şafak, Türk edebiyatının son on yılında, Orhan Pamuk ve İhsan Oktay Anar gibi, varlığını kuvvetle hissettiren bir romancı oldu. Romanları giderek çok satar hale geldi; birçok dile çevriliyor ve bir bölük okuyucu tarafından ilgiyle okunuyor. Ancak tuhaftır, bir grup okuyucu tarafından da o oranda giderek sevilmeyen, görülmek istenmeyen bir yazara dönüştüğü gözlemleniyor. Gazeteler, onun TÜYAP kitap fuarında dört saat kitap imzalamaktan bileklerinin yorulduğunu yazınca Ertuğrul Özkök, “Islak imza makinesi lazım” (Hürriyet, 3 Kasım 2009) diye yazarken, Semih Gümüş, “Edebiyatın Dünü ve Yarını” altbaşlıklı Modernizm ve Postmodernizm kitabında Elif Şafak'ın adını bile anmıyor.
Taraf gazetesinde “Telesiyej” köşesinde, “Elif Şafak insanı şaşırtıyor hep. Bu kadar da homo-populikus olunur mu yavu?” (16 Haziran 2010) diye yazılıyor. Elif Şafak, açıktır ki bir fenomene dönüşmüştür. Seveni kadar sevmeyeni vardır. Sevmek de sevmemek da bir ilgi biçimi olduğuna göre, bu ilginin nedenlerini araştırmak, nedenleri araştırırken bilimsel bir tutumla romanları incelemek ve elde edilen bulguları yorumlayarak bir hükme varmak araştırmacıların görevidir.