Doğu göklerinde tek başına çoban yıldızı ışıyordu. Anadolu yaylası yeni bir günü karşılıyor, geceden çöken koyu sis dağılıyor, gökyüzünün laciverdi Kalecik I Sivrisi'nden aşıp gelen kızıllıkla giderek aydınlanıyordu. Kocatepe'nin güngörmüş toprağı, sararmış otları, boz bulanık çayırları soluklandı, gerindi. Yamaca yaslanan yorgun kayaların duldasında çöreklenen bir bozyürük tıslayarak başını kaldırdı. Mor çiçekli kekiklerin, top gevenlerin üzerindeki börtü böcek uyandı. Çamdan oyma oluğuna yarpuz kokulu sular akıtan pınardan bir gökdoğan havalandı; alçak gökte tiz çığlıklar atarak döne döne uzaklaştı. Yoksul ve umutsuz pırnalların dikenli yaprak uçlarındaki çiğ damlaları, küçük çalı kuşlarını bekliyordu. Seyrek ve bodur yayılan ardıçların, azatlık meşelerin, kuru gazellerin arasında boz tavşanlar, kırmızı gözlü kertenkeleler oynaşmaya başladı. Çok yıldızlı gece nerdeyse şafağa dönüyordu... (Mustafa, Musluk ve Gök Boncuk)
Doğu göklerinde tek başına çoban yıldızı ışıyordu. Anadolu yaylası yeni bir günü karşılıyor, geceden çöken koyu sis dağılıyor, gökyüzünün laciverdi Kalecik I Sivrisi'nden aşıp gelen kızıllıkla giderek aydınlanıyordu. Kocatepe'nin güngörmüş toprağı, sararmış otları, boz bulanık çayırları soluklandı, gerindi. Yamaca yaslanan yorgun kayaların duldasında çöreklenen bir bozyürük tıslayarak başını kaldırdı. Mor çiçekli kekiklerin, top gevenlerin üzerindeki börtü böcek uyandı. Çamdan oyma oluğuna yarpuz kokulu sular akıtan pınardan bir gökdoğan havalandı; alçak gökte tiz çığlıklar atarak döne döne uzaklaştı. Yoksul ve umutsuz pırnalların dikenli yaprak uçlarındaki çiğ damlaları, küçük çalı kuşlarını bekliyordu. Seyrek ve bodur yayılan ardıçların, azatlık meşelerin, kuru gazellerin arasında boz tavşanlar, kırmızı gözlü kertenkeleler oynaşmaya başladı. Çok yıldızlı gece nerdeyse şafağa dönüyordu... (Mustafa, Musluk ve Gök Boncuk)