Türkiye'de derin bir sosyal anomi yani toplumsal çılgınlık hâli var. İnsanlar içeride, dışarıda, derste, sırada, sokakta, caddede, hastanede, pastanede, okulda, evde, işyerlerinde, üniversite kampüslerinde sürekli birbirlerini öldürüp duruyorlar. Bu şiddet değirmeninde de en çok kadınlarımız, genç kızlarımız öğütülüyor. Her gün ama her gün bu ülkede birkaç kadın kurbanlık koç gibi boğazlanarak ya da sayısız kurşunların hedefi olarak yaşamlarını kaybediyorlar. Kadına yönelik şiddette simgeleşerek hayatını kaybeden Ayşe Paşalı olayından sonra da… Güldünya, Arzu Odabaşı, Derya Demiral, Neslihan Polatçelik, Aydın'da polis memuresi Hatice Alper Kavalcı, Adana'da genç anne Sinem ve masum iki yavrusu üç yaşındaki Selen, yedi aylık Simge, Emine Bulut ve daha onlarca, yirmilerce, otuzlarca istediğin şekil ve yöntemle öldür diyerek Azrailleri olan kocalarına adeta servis eden şizofrenik bir can güvenliği anlayışı.
Diğer taraftan bir büyük tehlikede on beş, yirmi yıl gibi kısa bir zaman aralığında kendisine milyarlarca insandan oluşan küresel ölçekli bir habitat (yaşam alanı), bir arka bahçe, bir hinterland oluşturan sekülerizm tabanlı irrasyonel... "TEKNOLOJİK DİN ve BU DİNİN APARATLARI.” Artık hayatlar, kariyer planlamaları, arkadaşlıklar, evlilik ve boşanmalar, cinayet ve intiharlar, beşeri münasebetler, kısaca hayata dair ne varsa hepsi ve daha fazlası bu yeni irrasyonel "Teknoloji Dini”nin alamet – i farikaları olan İpad ve İphone'larda kod adına sosyal medya denilen Facebook, Twitter, İnstagram ve WhatsApp üzerinden dizayn edilmeye başlamıştır. İnsanlar artık bu dinin yeni teknolojik lat, menat, uzza ve hubel'leriyle yatıyor kalkıyor. Hayatlarının yönetim, denetim ve idaresini Yeni Teknoloji Dini'nin çağdaş putları olan televizyon dizi ve programlarıyla birlikte internet dünyasının fenomenlerine akredite ediyor.
Nedir bu hâl? Türkiye nereye gidiyor? Yasalarla başa çıkamadığımız bu caniliklerle ve yediden yetmişe milletimizin tamamını hipnotize eden internet ve onun yedi başlı ejderhası cep telefonlarının sultasına ne zaman ve nasıl son vereceğiz veya bu sanal gerçekliğin insanlar üzerindeki egemenliğini ne vakit kabul edilebilir marjinal bir seviyelere indirgeyebileceğiz? Ve birbirlerinin yüzüne nefretle bakan insanların ülkesi olmaktan bir sevgi ülkesi Türkiye yaratmayı nasıl başarabileceğiz?
Türkiye'de derin bir sosyal anomi yani toplumsal çılgınlık hâli var. İnsanlar içeride, dışarıda, derste, sırada, sokakta, caddede, hastanede, pastanede, okulda, evde, işyerlerinde, üniversite kampüslerinde sürekli birbirlerini öldürüp duruyorlar. Bu şiddet değirmeninde de en çok kadınlarımız, genç kızlarımız öğütülüyor. Her gün ama her gün bu ülkede birkaç kadın kurbanlık koç gibi boğazlanarak ya da sayısız kurşunların hedefi olarak yaşamlarını kaybediyorlar. Kadına yönelik şiddette simgeleşerek hayatını kaybeden Ayşe Paşalı olayından sonra da… Güldünya, Arzu Odabaşı, Derya Demiral, Neslihan Polatçelik, Aydın'da polis memuresi Hatice Alper Kavalcı, Adana'da genç anne Sinem ve masum iki yavrusu üç yaşındaki Selen, yedi aylık Simge, Emine Bulut ve daha onlarca, yirmilerce, otuzlarca istediğin şekil ve yöntemle öldür diyerek Azrailleri olan kocalarına adeta servis eden şizofrenik bir can güvenliği anlayışı.
Diğer taraftan bir büyük tehlikede on beş, yirmi yıl gibi kısa bir zaman aralığında kendisine milyarlarca insandan oluşan küresel ölçekli bir habitat (yaşam alanı), bir arka bahçe, bir hinterland oluşturan sekülerizm tabanlı irrasyonel... "TEKNOLOJİK DİN ve BU DİNİN APARATLARI.” Artık hayatlar, kariyer planlamaları, arkadaşlıklar, evlilik ve boşanmalar, cinayet ve intiharlar, beşeri münasebetler, kısaca hayata dair ne varsa hepsi ve daha fazlası bu yeni irrasyonel "Teknoloji Dini”nin alamet – i farikaları olan İpad ve İphone'larda kod adına sosyal medya denilen Facebook, Twitter, İnstagram ve WhatsApp üzerinden dizayn edilmeye başlamıştır. İnsanlar artık bu dinin yeni teknolojik lat, menat, uzza ve hubel'leriyle yatıyor kalkıyor. Hayatlarının yönetim, denetim ve idaresini Yeni Teknoloji Dini'nin çağdaş putları olan televizyon dizi ve programlarıyla birlikte internet dünyasının fenomenlerine akredite ediyor.
Nedir bu hâl? Türkiye nereye gidiyor? Yasalarla başa çıkamadığımız bu caniliklerle ve yediden yetmişe milletimizin tamamını hipnotize eden internet ve onun yedi başlı ejderhası cep telefonlarının sultasına ne zaman ve nasıl son vereceğiz veya bu sanal gerçekliğin insanlar üzerindeki egemenliğini ne vakit kabul edilebilir marjinal bir seviyelere indirgeyebileceğiz? Ve birbirlerinin yüzüne nefretle bakan insanların ülkesi olmaktan bir sevgi ülkesi Türkiye yaratmayı nasıl başarabileceğiz?