Hans Bellmer Almanya doğumlu bir sanatçı, her ne kadar sanat dünyasında “sürrealist fotoğrafçı” olarak anılıyor olsa da bu unvan onun sanata bakış açısını ve kullandığı yöntemleri anlatmakta elbette ki çok yetersiz. Kendisi dünyaya en bilinen ve ses getiren çalışması “bebek projesi” ile nam saldı. 1933 yılında durdurulamaz olan Nazi partisine karşı Hans Bellmer'in bir tepkisi olarak doğmuş olan bu proje fotoğraflardaki alışılmışın dışında pozlar ve deforme edilmiş vücutlar ile varlık buluyordu; Almanya'da o süreçte yaşanmakta olan “mükemmel vücut ve ırk” anlayışına net bir karşı duruş olduğu doğru olsa da salt bu kefeye de konamazlardı. Zira Hans Bellmer'in de bir çeşit agalmatofilik olduğu hakim görüşü de mevcutken sanatçının kendisi de yaşarken bunu inkar etmemiş idi.
Bellmer'in mevzu çalışmalarında; hırpalanmış ve hatta tabir caizse “tecavüze uğramış” gibi görünen, kolu ya da bacağı olmayan kadın figürleri ile karşı karşıyayızdır. Kaldı ki hastalıklı ya da değil erotik imgelemlere sahip ve bunları canlandıran duruşlar sergilediğini de ve bu çalışmaların çok zaman “rahatsız edici” olarak damgalandığını da dile getirmek gerekiyor. Bellmer her şekilde bebekleri ve onların fotoğraflarıyla ortaya öyküsel bir kurgu koyuyor.
Hans Bellmer Almanya doğumlu bir sanatçı, her ne kadar sanat dünyasında “sürrealist fotoğrafçı” olarak anılıyor olsa da bu unvan onun sanata bakış açısını ve kullandığı yöntemleri anlatmakta elbette ki çok yetersiz. Kendisi dünyaya en bilinen ve ses getiren çalışması “bebek projesi” ile nam saldı. 1933 yılında durdurulamaz olan Nazi partisine karşı Hans Bellmer'in bir tepkisi olarak doğmuş olan bu proje fotoğraflardaki alışılmışın dışında pozlar ve deforme edilmiş vücutlar ile varlık buluyordu; Almanya'da o süreçte yaşanmakta olan “mükemmel vücut ve ırk” anlayışına net bir karşı duruş olduğu doğru olsa da salt bu kefeye de konamazlardı. Zira Hans Bellmer'in de bir çeşit agalmatofilik olduğu hakim görüşü de mevcutken sanatçının kendisi de yaşarken bunu inkar etmemiş idi.
Bellmer'in mevzu çalışmalarında; hırpalanmış ve hatta tabir caizse “tecavüze uğramış” gibi görünen, kolu ya da bacağı olmayan kadın figürleri ile karşı karşıyayızdır. Kaldı ki hastalıklı ya da değil erotik imgelemlere sahip ve bunları canlandıran duruşlar sergilediğini de ve bu çalışmaların çok zaman “rahatsız edici” olarak damgalandığını da dile getirmek gerekiyor. Bellmer her şekilde bebekleri ve onların fotoğraflarıyla ortaya öyküsel bir kurgu koyuyor.