Dışarı'ya penceresinden bakan Felsefe'nin evi: Mağara, Camera obscura. Felsefe'nin bir ''el''inin olduğu kadar bir de ''ev''inin olduğunu iddia edeceğiz. Platon, bir ''mağarası''nın olduğunu daha önceden haber vermişti; bu anlamda daha Platon ya da felsefe buı günlük inançların (opinions communs) ya da mağaranın dışına çıkmıştı. Mağara'yı bir mağara, bir Kapanma (cloture) olarak ancak onun dışına çıkmış biri betimleyebilirdi. Ama çıkış (exode) bir başka mağaraya, Felsefe'nin ''camera obscura''sına kapanma (çokluk dünyasını idealar kuramına, bir modele bağımlı kılma; ''dışarı''nın tersine dönmüş imgesi) (cloture de la metaphysique) adına mı gerçekleşmişti? Deleuze'e göre, bilindiği gibi, daha Platon, platonculuktan çıkışın görüngelerini veriyordu. Demek çıkış, bir defaya mahsus olarak gerçekleştirilebilecek cinsten değil. Mağara içinde mağara. Felsefe tarihi, belki bir evden çıkışlar, kaçışlar silsilesi; ama bir o kadar da eve dönüşler... silsilesi. ''Eve dönmek istemiyorum'' modern söylencesi de çoğu kez bir ''kendi benliğimi daha iyi bulmak istiyorum'un, bir cogito'nun itirafına dönüşebilir. Demek bir ''içeri düşünce'' ile bir ''dışarı düşünce sakince birbiriyle karşılaştırılamaz.
Göçebe düşünce, alıp başını giden bir düşünce olmaktan çok, bir konaklama göçme ikiliğinin, bir tür 'sınırda yaşama'nın (bilinçlik durumuna da indirgenemeyen) deneyimlemesi. Peki, o halde, eğer sınır geçirebilen, ardı arkası görülebilen, tanımlanabilen bir şey ise (burada, Felsefe'nin marj'ı veya marjları, sınırları, kenarları) ki bunda kuşkuluyuz niye ondan basitçe kurtulmak mümkün olmuyor? Niye hala dışarı/içeri var?
Dışarı'ya penceresinden bakan Felsefe'nin evi: Mağara, Camera obscura. Felsefe'nin bir ''el''inin olduğu kadar bir de ''ev''inin olduğunu iddia edeceğiz. Platon, bir ''mağarası''nın olduğunu daha önceden haber vermişti; bu anlamda daha Platon ya da felsefe buı günlük inançların (opinions communs) ya da mağaranın dışına çıkmıştı. Mağara'yı bir mağara, bir Kapanma (cloture) olarak ancak onun dışına çıkmış biri betimleyebilirdi. Ama çıkış (exode) bir başka mağaraya, Felsefe'nin ''camera obscura''sına kapanma (çokluk dünyasını idealar kuramına, bir modele bağımlı kılma; ''dışarı''nın tersine dönmüş imgesi) (cloture de la metaphysique) adına mı gerçekleşmişti? Deleuze'e göre, bilindiği gibi, daha Platon, platonculuktan çıkışın görüngelerini veriyordu. Demek çıkış, bir defaya mahsus olarak gerçekleştirilebilecek cinsten değil. Mağara içinde mağara. Felsefe tarihi, belki bir evden çıkışlar, kaçışlar silsilesi; ama bir o kadar da eve dönüşler... silsilesi. ''Eve dönmek istemiyorum'' modern söylencesi de çoğu kez bir ''kendi benliğimi daha iyi bulmak istiyorum'un, bir cogito'nun itirafına dönüşebilir. Demek bir ''içeri düşünce'' ile bir ''dışarı düşünce sakince birbiriyle karşılaştırılamaz.
Göçebe düşünce, alıp başını giden bir düşünce olmaktan çok, bir konaklama göçme ikiliğinin, bir tür 'sınırda yaşama'nın (bilinçlik durumuna da indirgenemeyen) deneyimlemesi. Peki, o halde, eğer sınır geçirebilen, ardı arkası görülebilen, tanımlanabilen bir şey ise (burada, Felsefe'nin marj'ı veya marjları, sınırları, kenarları) ki bunda kuşkuluyuz niye ondan basitçe kurtulmak mümkün olmuyor? Niye hala dışarı/içeri var?